Şöför Ramiz’in oğlu Özer Uçuran Çiller’in bilinmeyenleri… Sabah 07.30’da, 5 gazete ile bir saat saunaya girerdi. Tıraşımı saunada köpüğe kullnamadan olduktan sonra jimnastik yapar, ılık su ile birlikte dua ederek ilaçlarını içerdi. Her salı kan tahlili yapar, her gün tartılır kaydederdi. Haftalık kayıtlarını düzenli tutardı. 72 yaşındaydı ve kendimi 49 yaşında hissediyorum derdi. Her gün bir iyilik yaptığını yanlış bir şey yaptıysam kırmızıyla çizdiğini ve yıldız koyduğunu aynı yanlışı yapmamaya dikkat ettiği söylerdi. Yazın günde 1.5 saat tenis oynar, Mart ortasından eylüle kadar Kuşadası’nda çiftlikte geçirir ve tekneyi yazın ev gibi kullanırdı. Çok hobisi olduğunu düğme takıntısı sebebiyle satın aldığı her şeyin düğmesini değiştirdiğini söylerdi. 2000’li yılların başından bu güne kadar 24 yıldır alternatif tıp ile ilgilendi ve bu konuda kitaplar yazdı. Özer Çiller geçirdiği kalp krizi nedeniyle 86 yaşında yaşamını yitirdi. Şimdi gelelim hayatından bilinmeyenlere….
Mudanyalı bir aileden gelen Özer’in Urgancılık yapan büyükbabası genç yaşta ölünce, babası Ramiz ailesini geçindirmek için Dodge marka otomobili ile Mudanya-Bursa arasında dolmuşçuluk yaptığı günlerde Uludağ’daki Kirazlı Yayla’sından otomobili uçurduğu için lakabı Uçuran olarak kaldı. Bütün çevresi Uçuran diye tanıdığı için soyadını da öyle seçti ve Ramiz Uçuran oldu.
Bir süre yolcu taşımacılığı yapan baba Ramiz daha sonra Bursa’nın sayılı zenginlerinden Mustafa İpekçi’nin şoförü oldu. Ramiz’i çok seven Mustafa İpekçi Bursa’dan İstanbul’a taşınırken şöförünü de yanında götürdü.
Baba Ramiz 1937 yılında İpekçiler’in Nişantaşı, Valikonağı’ndaki evlerinin müştemilatında doğan oğluna Özer adını verdi.
İpekçi ailesi kendi çocuklarından ayırmaz Özer’i ve çocuklarını gönderdiği okullara onunda kayıt olmasına yardım etti. Mustafa İpekçi’nin büyük kızı Dame de Sion’da okuyordu. Özer Uçuran’ı da Saint Joseph’e yazdırırlar. Özer, daha sonra Robert Kolej’e devam etti.
Özer Uçuran bu yıllarda soyadının anlamını soranlara babası topçu subayı olduğu için böyle bir soyadını seçtiklerini söyledi. Robert Kolej’de okurken telefon operatörlüğü, yemekhanede garsonluk yapan Özer okul çevresinde sevilen bir isimdi. Fakat biraz ezik bir çocuktu.
Robert Kolej’de okuduğu yıllarda babası Ramiz Uçuran’ın Adil ismindeki bir arkadaşıyla birlikte Caddebostan’da açtığı bakkal dükkanında çırak olarak çalıştı. Özer Uçuran yıllar sonra o günleri anlatırken okuldan arkadaşları bakkala geldiğinde gizlendiğini ve görünmek istemediğini anlatacaktı.
2010 yılında gazeteci Sanem Altan’a verdiği röportajında o yılları anlatırken kelimesi kelimesine şunları söyleyecekti: “Çünkü ben çok ezik bir çocuktum. Caddebostan’da babamın bakkalı vardı. Ben de çıraklık yapardım. Hatta belki dedenize servise bile gitmişimdir. Robert Kolej’de zengin çocuklarıyla okuyan fakir çocuk olmak zordu. Garsonluk yapardım. Kendi arkadaşlarıma servis yapardım okulda para kazanmak için, bu adamı ezmez mi? Kötü dikilmiş garson ceketini giyer…”
Mühendislik yüksek lisansı yaptığı günlerde katıldığı bir dans partisinde, henüz 18’indeki Tansu Çiller ile tanıştı bu tanışıklık bir süre arkadaş olarak devam etti.
Özer Uçuran, “Cıvıl cıvıl, hayat dolu bir kızdır” dediği Tansu Çiller’e tam bir yıl sonra, 1963’te, Beyoğlu Tünel’deki Markiz Pastanesi’nde evlenme teklif etti. Tansu evlenmeyi kabul etti ama Uçuran soyadının kabul etdi. Yıllarca babasının ne iş yaptığını ve soyadının anlamını arkadaş çevresinden gizleyen Özer, Ayaspaşa’daki Ankara Palas Apartmanı’na iç güveysi gittiği ailenin soyadını almakta bir an bile tereddüt etmedi. Ve Özer Uçuran Çiller oldu. Tansu Çiller’in babası da böylece istediği erkek evladına kavuştu.
Evlendikten sonra askere giden Özer Uçuran Çiller dönünce iki sene Shell’de çalıştı. Tansu master bursu alarak Amerika’ya gittikten kısa bir süre sonra eşi Özer için de iş buldu. Özer Çiller New Hampshire Karayolları’nda köprü mühendisi olarak çalışmaya başladı. Bu sırada Bostan’da MBA da yaptı.
2010 yılında gazeteci Sanem Altan’a verdiği röportajında o yılları anlatırken kelimesi kelimesine şunları söyleyecekti: Önce Tansu Hanım gitti. New Hampshire’da kendine bir burs buldu. Paramız yok çünkü. 200 dolarla gitti. Iceland’i severmiş, bir gece orada kalmış. 150 doları kalmış, onunla Amerika’ya inmiş. Önce ev bulmuş. Aylık kirası 160 dolar. Mobilya bankası var. Evini boşaltan eski eşyalarını oraya satıyor, sen de gidip alıyorsun, oradan harika bir ev kurmuş. Green kartım yok, bana iş bulmuş. Eyalet kuruluşu olunca izinle çalışabiliyorsun. Mühendisim. Karayollarında bana iş buluyor. Ben öyle gittim. 1967’de cebimde 100 dolar var. 05.00’te kalkıyorum. 70-80 km gidiyorum. Hep yokluk. Haftalık market alışverişimiz 16 dolardı, 17 dolar olamıyordu. İnanılmaz yoksulluk. Hatta hiç unutmam Chevrolet Corvette almıştık, televizyon aldık. Arabaya koyduk eve götürüyoruz. Yolda kenara çekip ağlamıştım. Müthiş bir şeydi bizim için, o geldiğimiz nokta. Ama 7 yıl sonra Amerika’dan ayrılırken en büyük ev bizimdi. Yüzme havuzumuz falan. Tansu Hanım aklına koyduğunu yapar. İnanamazsınız.”
1967’de başlayan ABD macerası 1974’e kadar sürdü. Bu sırada Robert Kolej’den abisi olduğu Mehmet Emin Karamehmet ABD’de Özer Uçuran Çiller’i Türkiye’ye dönmesi için ikna edince Özer Uçuran Çiller CEO olarak Çukurova Holding’in başına geçmek için Türkiye’ye geldi.
NAZI ILICAK’IN KAHANETİ
Tansu Çiller’in siyasete giriş süreci şu cümlelerle anlatacaktı Özer Çiller: “Pazarları Ilıcakların yalısına giderdik. Kemal Ilıcak o zamanlar çok güçlüydü. İyi durumdaydı. Sabah 11.00’den akşam 19.00-20.00’ye kadar kalırdık, bütün gün politika konuşulurdu. Politikacılar gelirdi. Tercüman’ın çok güçlü olduğu dönemler. Nazlı Hanım Tansu’ya takılırdı, “Sen başbakan ol ben cumhurbaşkanı” diye. Biz hazırdık yani. Demirel’den teklif gelince, “İnsan hayata bir kere geliyor, eğer istiyorsan yap” dedim. Hiç endişe etmedim. Zaten eziktim. Biraz daha ezildim. Ben peşindeyim, oradan oraya, arkadan topluyorduk. Hep arka plandaydım. Ancak şimdi kendimi gösteriyorum. Soyadını almışım, siyasete girmesinin ne önemi var.”
Eşi Tansu Çiller’in siyasete atılıp 1993 yılında ilk kadın başbakan olmasından sonra Türkiye’nin ilk “second gentleman”ı unvanını alan Özer Çiller bu süreçte eşinin en büyük destekçisi oldu.
Başbakan olan eşi Tansu Çiller hakkında olumsuz haber yapan gazetecilerin adeta korkulu rüyasıydı. Candaş Tolga Işık ile Az Önce Konuştum isimli programa çıkan Uğur Dündar “Özer Çiller Çok Acımasızdı” dedi. Işık’ın “Kendinizi gazeteci olarak güvende hissetmediğiniz dönem hangisiydi*” sorusuna “Hayatımdan en çok endişe ettiğim bir dönem Tansu Çiller dönemidir. Eşi Özer Çiller nedeniyle…” diye cevap verdi.
28 Eylül 1937’de Nişantaşı’ndaki bir müştemilatta Şoför Ramiz’in oğlu olarak başlayan hayatı, bir döneme damgasını vurduktan sonra, 1 Haziran 2024 günü 87 yaşındayken Yeniköy’deki yalısında bitti. Geriye bir röportajında dediği “Tanrıya çok inanıyorum. Hıristiyan ya da Musevi olsaydım da inanırdım… Kendini sevmeye inanıyorum. Muhteşem bir inanç… Bütünsel dürüstlüğe inanıyorum. Affedici hoşgörülü olmaya inanıyorum. Beş kademeyi geçmeden insan kendini gerçekleştiremiyor. Kendi soyadına dön deseniz artık “no way.” (imkansız)” sözü kaldı.
Özer Uçuran Çiller’in hayat hikayesi bitti ama bazı acılar bitmedi. NİTEKİM Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde eşini faili meçhul bir cinayetle kaybeden eski HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Özer Uçuran Çiller’in ölümüyle ilgili Tansu Çiller’e seslendi. “SENİN EŞİN YATAĞINDA ÖLDÜ…” Buldan, X’te yaptığı paylaşımda şunları yazdı: “Ne kadar manidar değil mi Tansu Çiller? Bugün 1 Haziran. 3 Haziran yani iki gün sonra Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay’ın 30. Katledilme yıldönümleri. Senin eşin yatağında öldü bizimkiler ise senin emrinle işkenceyle.
https://x.com/lokmnhokm/status/1796885134953640033?s=48&t=OMgxm3DTDnAyBawSDUNiEw
Yorumlar kapalı.