Aka Gündüz 1933 yılında neşrettiği “ONLARIN ROMANI” adlı eserinde Çankırı şehrinden bahisle şu ifadeleri kullanmaktadır.
“Çankırı orta Anadolu’nun en güzel yerlerinden biridir. Fakat Çankırı, bütün Anadolu’nun en bedbaht kasabalarından biridir. Çankırı’nın güzelliği tabiaten, bedbahtlığı insanlarındandır ve insanların mutasarrıf denilen, belediye reisi denilen çeşidindendir. Çankırı bir köy iken, orada Anadolu’nun en gayretsiz muhtarı vardı. Çankırı bir nahiye olunca oraya vatanın en gayretsiz müdürünü gönderdiler. Çankırı kaza olur olmaz, Osmanlı Ülkesinin en gayretsiz kaymakamı ile en gayretsiz belediye reisini mumla arayıp buldular ve oraya musallat ettiler. Çankırı livâ (sancak) oldu. O günden sonra da taponlukta (tapon; mal alıp satan kimse anlamındadır.) ve gayretsizlikte rekor kıran mutasarrıfların karargâhı kesildi. Ve Çankırı bütün Anadolu’nun en bedbaht beldesi olmaz da ne olur? Son derece iyi, temiz ve çalışkan bir halka bu kadar hakaret, son derece tabii güzelliğe bu derece darbe görülmemiştir.”
Tarihin günümüze yansımasını ve tekerrürünü gösteren bu sözlerin daha iyi anlaşılması için metinde geçen bazı kavramların açıklamasını hemen yazmanın faydalı olduğunu düşünüyorum.
Nahiye: Osmanlı taşra teşkilatında, yönetsel birimlerin alt bölümünü ifade eden kazalar, yönetsel ve coğrafi açıdan çeşitli sayıda köy, mezra ve aşiret guruplarının bulunduğu bölgelere bölünmekte ve bu bölgeler de nahiye (bucak) olarak adlandırılmaktadır (Şahin, 2006: 308). Klasik dönemde köy ve nahiye Osmanlı taşra yönetim hiyerarşisinin en altında yer alan yerleşim birimleriydi. Köyün başında muhtar, Nahiyenin başında ise Nahiye müdürü bulunurdu.
Kaza: Osmanlı İmparatorluğu’nda bucak (nahiye) ve sancak arasında, ilçe ‘ye denk gelen bir idari birim Kaza olarak adlandırılır. Kazalarda yönetimin başı Kaymakamdır.
Sancak (Livâ): Osmanlı Devleti’nde bir bölge veya gelir getiren has gibi farklı birçok anlamlara gelmektedir. Sancak, askerî bir valinin hükümdardan hâkimiyet simgesi anlamına gelen bir sancak (bayrak) alarak emri altındaki idarî ekiple yönettiği birimdir (İnalcık, 2019: 134). Sancakları, Sancak Beyi yönetir. Osmanlı’nın taşra yönetiminde nahiyelerin kendi köyleriyle birleşmesi sonucu kazalar meydana gelir. Kazalar ise diğer kazalarla birleşerek sancakları oluşturur, sancaklar da bir araya gelerek eyaletleri oluşturmaktadır.
Mutasarrıf: Osmanlı idarî teşkilâtında “herhangi bir makam, görev veya memuriyeti elinde bulunduran, tasarruf eden” kişi anlamına gelir. Bu tabir ayrıca vekille unvan sahibini birbirinden ayırmak, malikâne, has ve tımara sahip olmak manasında sıkça kullanılmıştır. İlmiye teşkilâtında kadılığa bilfiil getirilenler de mutasarrıf şeklinde anılmıştır. Kelimenin “sancağa veya livâya gönderilen idareci” anlamını kazanması XVII. yüzyıl başlarından itibaren meydana gelen gelişmelerle ilgilidir.
İlgili kavramları okuduktan sonra Aka Gündüz’ün satırlarının tekrar okumak daha faydalı olacaktır.
Çankırı’da yükseköğretimin temeli 788 Yıl önce (1235-2023) filizlenen Darüşşifa’ya dayanmaktadır. Anadolu Selçuklu Valisi Atabey Cemaleddin Ferruh tarafından Çankırı’da inşa edilen Darüşşifa, şehrin ilk yükseköğretim kurumudur ve günümüz eğitim-araştırma hastanelerinin temelini oluşturmaktadır. Cumhuriyet döneminde Çankırı’da ilk yükseköğretim kurumu olarak Eğitim Enstitüsü 1975 yılında kurulmuş; bugün Taş Mescit Yerleşkesinde olan Meslek Yüksek Okulu ise 1976 yılında kurularak Ankara Üniversitesi’ne bağlanmıştır. 1995 yılında, Ankara Üniversitesi Çankırı Orman Fakültesi ’de Çankırı`da kurulmuştur. 2006 yılında Gazi Üniversitesi çatısı altında İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Güzel Sanatlar Fakültesi kurulmuştur. 2007 yılında ise özlenen üniversite müjdesi, Çankırılıların çok sevdiği dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN tarafından Çankırılılara ilan edilmiştir.
Buraya kadar her şey çok güzel ilerlemiş bu aşamadan sonra Çankırı’nın insanlardan kaynaklanan bedbahtlığı başlamıştır. Söz verilen üniversitenin kurulması için atanan kurucu rektör 04 Aralık 2010, tarihinde çıkan habere göre şoförü ve korumasıyla cinsel ilişki kasetiyle şantaja maruz kalan Prof. Dr. Kadri Yamaç Çankırı Karatekin üniversitelerinin de tedviren kurucu rektörlüğünü yaptı.
Gittiği her üniversiteyi siyasallaştıran ve bilimsellikten uzaklaştıran kurucu Rektör Karatekin üniversitesinin başlangıçta en büyük bedbahtlığıdır. Sonrasında atanan Prof. Dr. Ali İbrahim Savaş 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra Ağır ceza mahkemesinde FETÖ örgütü mensubiyetinden tutuklu yargılanmıştır. FETÖ dedikten sonra bir şey yazmaya gerek duymamakla birlikte bu Rektörle birlikte Karatekin Üniversitesinde çok yoğun bir şekilde Fetö kadrolaşması gerçekleşmiş Fetöcü Akın İpek ile 400’den fazla telefon görüşmesi olanlarla, Fetö’nün iti Emre Uslu’nun telefonuna bylook programı yüklediği kişiler üniversite kadrosuna dâhil edilmiştir.
Bu Rektör Karatekin Üniversitesinin bedbahtlık silsilesinin ikinci halkası olmuştur. 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra Rektör olarak atanan Prof. Dr. Hasan Ayrancı ile Karatekin Üniversitesinin ve Çankırı’nın talihsizliği bir inkıtaa ya uğramış ama bu inkıtaa uzun sürmemiştir. Rektör Ayrancı öncelikle Karatekin Üniversitesi için sonrasında da Çankırı için birçok faydalı hizmete imza atmıştır. Hukuk Fakültesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Yurtdışından gelen yabancı öğrenciler, Eldivan Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulunun 6 programının açılması kampüse yapılacak yeni binaların ödenekleri ve planlanışı bu hizmetlerine örnek olarak verilebilir. Ayrıca FETÖ ile yapılan mücadelede çabasıdır. Lakin gelin görün ki bu hizmetlere karşılık menfaat edinemeyenler veya kendi keyiflerine göre at koşturamayanlar Hasan Ayrancı’yı Çankırı’da ikamet etmemekle alevi dedesini dekan yapmakla suçladılar. (Bahse konu kişi Ayrancı sonrasında gelen Rektör tarafından iki fakülteye dekan yapılmıştır.). AKA Gündüz’ün Çankırı için bahsettiği gayretsiz yöneticiler tasviri kısa süreliğinde olsa Ayrancı ile yıkılmıştı. Ayrancı’nın da hataları olduğunu ileri sürenler olabilir ama gayretsiz diyemezler, bugün seferde olan tuz treninin hizmete girmesinde bile Sayın Ayrancı’nın emeği vardır.
Ayrancı sonrasında dillere destan bir rektör bulunup getirildi Çankırı’ya, bu Rektör ilk başta Anadolu insanı gibi davrandı mütevazı, samimi göründü. İlk göreve atandığında kabul etmeye başladığı hayırlı olsun tebrikleri görev süresinin bitmesine 8 ay kalıncaya kadar devam ediyordu. Rektör bey algı yaratmada çok kabiliyetli idi. Toplum ve İnsan Bilimleri Fakültesi Çankırı’ya hayırlı olsun diyordu ama Edebiyat Fakültesinin nereye gittiğini söylemiyordu. Gıda ve Tarım Meslek Yüksekokulu Çankırı’ya hayırlı olsun diyordu, Kızılırmak Meslek Yüksekokulu’nun ne olduğunu söylemiyordu. Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Çankırı’ya hayırlı osun diyordu, Yapraklı Meslek Yüksekokulu’nun ne olduğunu söylemiyordu. Çerkeş Meslek Yüksekokulu Çankırı’ya hayırlı olsun diyordu, Eldivan Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulundaki Bakım Hizmetleri Bölümünün ne olduğunu söylemiyordu. Şabanözü Meslek Yüksekokulu Çankırı’ya hayırlı olsun diyordu, Eldivan Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulundaki Çevre Sağlığı ve Veteriner Laborantlık Bölümlerinin ne olduğunu söylemiyordu. Bu söylemedikleri kısımlar önce genel seçimlerde kendini gösterdi Ak Parti Çankırı Milletvekili Salim Çivitcioğlu seçilemedi. Ak Parti Grup Başkanvekili Sayın Akbaşoğlu kıl payı paçayı yırtarak meclise girdi. Depreme dayanıksız binalara karşı kendi defalarca uyarılmasına karşın eğitim öğretime devam eden Rektör sürekli yeni bina yapacak paranın ve ödeneğin olmadığından dem vururken kendisi ve yardımcıları döner sermayeden pay almak için yarışır hale geldi. Bir de gelecek dönem bir kez daha atanmaları halinde döner sermayede kalan paranın kendilerine yetip yetmeyeceğini defalarca hesaplattılar. Hesap yapmaktan bıkan döner sermaye muhasebe sorumlusu emekliliğini istedi. Oysaki bu paralar ile depreme dayanıklı eğitim ve barınma binaları yaptırılabilirdi.
Eğitim öğretim ortamlarının uygunsuzluğundan dolayı Rektörlük önüne toplanan Diş Hekimliği Fakültesi Öğrencilerine “zaten buraya bu fakültenin açılması baştan hatadır diyerek” üstün gayretsizliğini gösterdi. Çakü Dil merkezinin aylık gelirlerinden para alması gerekirken, aylık gelir olmadığı dönemlerde ise yönetmeliğe aykırı olarak dil merkezinin birikmiş parasının faizini aylık gelir kabul ederek bu gelirinden ödemeler aldı, kendini uyaran memurlara siz işinize bakın diyerek Aka Gündüz’ün yazısında geçen TAPON kavramının hakkını verdi. Çankırı Karatekin Üniversitesi Araştırma Merkezi (ÇANKAM) için usulsüz alım gerçekleştirmek isteyen birtakım taponlara taraf olarak, Bilimsel Araştırma Merkezi (BAM) Müdürü sayın Prof. Dr. A. Yiğit’i istifa ettirdi.
Çalışkanlığı ile bilinen BAM Şube Müdürünü görevden aldı. BAM Şube Müdürü Rektörün kankası kuşçu eski Çankırı Valisi’nin çocukluk arkadaşı olduğu için ona tekrar Rektörlükte en amelelik gerektiren bir şube müdürlüğü verdi. Hiçbir şaibesi olmayan ve çalışkanlığında herkesin ittifak ettiği Genel Sekreter Ali Sarıca’yı görevden aldı, koca üniversitede yer bulamadığı eski genel sekreteri Çerkeş Meslek Yüksekokuluna sürdü. Sonrasında üç yıl boyunca Çankırı yerelinde çevresi ve itibarı olan Sadık Yılmaz’ı vekâleten Genel Sekreterlikte çalıştırdı. Sadık Yılmaz’ın hacca gitmesini fırsat bilerek Kırşehir’den getirdiği kendi adamını görev süresinin dolmasına 8 ay kala genel sekreter olarak atadı. Bu atama tam bir kaybet kaybet ataması idi. İlk göreve başladığında sadık Yılmaz ya da Ünal Hendek ikilisinden birini genel sekreter atayıp özlük haklarını aldıktan sonra diğerini atasa idi kazan kazan politikası gütmüş olacaktı. Bunu yapmayı beceremediği için hem Ak partili hem de Milliyetçi memurların tepkisini çekti. Üniversite sendikanın serbestçe at koşturmasına müsaade ettiği için liyakatsiz sendikacılara verdiği makamlarla hem makama hem de atadığı adamlara zulmetti. Tüm bu uygulamalar seçimde ilgili siyasi partilere yol, su, elektrik olarak geri döndü.
Sayın Rektör tekrar atanabilmek için her ne kadar üniversiteyi göstermelik olarak bir siyasi partinin karargâhı haline getirse de yaptığı atamalar ve uygulamalarla malum hain yapıya hizmet ettiği için taraf olmayıp, tarafmış gibi göründüğü, Anadolu irfanına sahip Çankırı halkının gözünden kaçmadı. Burada yazmaya gerek duymadığım birçok sebepten dolayı Çankırı’ya onca hizmetine rağmen kaybeden Sayın Hüseyin Filiz Bey oldu. Bu arada burada isimlerini zikretmeyeceğimiz yeğen, akraba ve arkadaş atamaları da sayın rektörün kendisi için üstün gayretleri Çankırı için ise gayretsizliğinin eseridir.
Şimdi bürokratlar üzerinden seçimin nasıl kaybedildiğini anlatırken sayın Rektöre fazla yüklendik gibi ama eski vali sayın Abdullah Ayaz’ı da unutmamak gerekir. Tüfeği alıp Sayın Rektör ile av sezonunu açan Vali Bey ve Rektör Bey iki güne bir birbirlerini yemekli ağırlıyorlardı. Kamuoyunda birisi hakkında olumsuz bir durum oluştuğunda diğeri yaptığı basın açıklaması ile açığa düşeni kolluyordu. Bu durum Rektör için tüm olumsuzlukların basına yansımasına karşı bir kalkan oluşturuyordu. Çankırı’nın iki gayretsiz bürokratı, hal böyle olunca var olan sorunları görmeyen iki deve kuşuna dönüyordu. Başları kumda ama kıçları tüm Çankırı halkının gözü önündeydi.
Seçim sonuçlarına yönelik olarak gerçek şudur ki; Sayın Salim Çivitçioğlu ve Sayın Hüseyin Filiz Bey’ler seçimi nasıl kaybettiklerini araştırıyorlarsa kendi hizmetlerinin ve gayretlerinin eksizsiz olduğunu bilsinler ve izzet-i ikramda bulundukları göz önünde olan ve olmayan bürokratlara baksınlar sonuçta onların yediği Hurmalar seçim günü gelince sizi tırmalar.
Orta Anadolu’nun güzel bir ili için anlattığımız bu durum, tüm TÜRKİYE genelindeki üst düzey bürokratların çoğunluğu için de geçerlidir. Cumhuriyet Halk Partisi seçim kazandığını düşünmesin Ak Parti ve Sayın Cumhurbaşkanı atadığı bürokratların elbirliği ile seçimi Cumhuriyet Halk Partisine hediye etmiştir. Çankırı ili için yapılan değerlendirme sadece küçük bir rol modeldir.
Hasılı kelam işin özü;
Son derece iyi, temiz ve çalışkan bir halka bu kadar hakaret, son derece tabii güzelliğe bu derece darbe olmaz olmamalı.
Yorumlar kapalı.