Son zamanlarda dile getirdiğim birçok konular hükümetin aldığı ve almayı planladığı ekonomik kararlar içinde yer almamaktadır. Bugün yaşadığımız enflasyonun sadece sıkı para politikalarıyla çözümlenmeyeceğini, Merkez Bankasının para politikalarının mutlaka Mali disiplin ve yapısal reformlarla desteklenmesi gerektiğini ifade ettik. Bugün geldiğimiz noktada atılması gereken konularda henüz bir netlik yoktur. İlk aklıma gelen somut adım, kamuda özellikle belediyelere yönelik 100 milyar TL tutarında bir tasarruf genelgesidir.
Ülkemizde bir talep enflasyonundan bahsediliyor. Bu talebi yaratan kesim ülke varlıklarının %20 sini alan kesim olmasına rağmen, vergi uygulamalarının aynı sistem içinde devam edeceğini tahmin edebiliriz. Önümüzdeki günlerde ele alınacak olan vergi paketinde, her ne kadar verginin tabana yayılması istense de yeni vergilerin dolaylı vergi üzerinde yoğunlaşacağını öngörülmektedir. Yeni vergi paketinin yaklaşık 250 milyar TL olacağı tahmin edilmektedir. Toplum olarak neredeyse bir arabanın maliyeti kadar vergi ödeyen bir topluluk haline geldik. Zaman içinde adil olmayan yüksek vergilerin, istihdam sorununun ve gelir dağılımında bozulmanın vergi gelirlerini olumsuz etkileyeceğini unutmamak gerekir.
Önemli olan bir an önce 2024 bütçesinde bütçe açığı veya faiz ödemeleri kadar, yaklaşık 1,8 trilyon TL tutarında bir tasarruf sağlanması olmalıdır. Bu doğrultuda, kamu harcamaları, vergi istisnaları ve teşvikler, özellikle kamu özel iş-birliği yatırımlarında söz konusu olan garanti maddelerinin tekrar gözden geçirilmesi gerekir. Bu konuda geciken kararların sonucu toplum, özellikle dar gelirli bütçe açığını ilave vergi ve zam olarak ödeyecektir.
Gelir dağılımında var olan adaletsizlik devam etmektedir ve gün geçtikçe makasın açılacağını söyleyebiliriz. Asgari ücret ülkemizde norm bir ücret oldu, neredeyse çalışanların %50si asgari ücretle geçinmektedir. Almanya da çalışanlar içinde asgari ücret alan kesimin sadece %4 olduğunu düşünürsek, ülkemizdeki bu oran gerçekten çok yüksektir. Emeklilerin karşı karşıya kaldığı geçinme sorunu tam bir çıkmazdır. Birleşmiş Milletlerin Gıda Örgütü (FOA) göre son bir yılda dünyada gıda fiyatlarında düşüş devam ederken (%2,5) ülkemizde gıda enflasyonu yaklaşık %68 artış kaydetmiştir. Benzer gelişme sağlık hizmetleri, eğitim ve barınma içinde geçerlidir. Kısa ve orta vadede bu konularda hükümet tarafından çözüm önerilerinin gündemde olmadığını yapılan açıklamalardan görmekteyiz. Henüz sektör bazında yeni düzenlemeler ele alınmamıştır örneğin, marketler yasası, hal yasası gibi.
Yatırımcı için en önemli kriterlerden birisi Macro ve Micro iktisadi konularda yaşanan belirsizliktir. Her ne kadar, siyasi ve toplumsal konularda yatırımcının vereceği kararda bir faktör olsa da yatırımcı için asli olan, koyduğu sermayeyi anapara ve kazanç olarak geri almaktır. Yatırımcının verdiği kararda, projenin teknik ve finansal fizibilitesi, varlıkların risk analizi, ekonomik ve sosyal ortam, hukuki alt yapı ve getiri potansiyeli gibi konular dikkate alınır.
Ülkemizde son yıllarda Merkez Bankasının para ve mali disiplin konularında yaşanan belirsizlikler yatırımcıların kararlarını olumsuz etkilemiştir. Bugünde aynı durumun devam ettiğini söyleyebiliriz. Bu belirsizlik istihdam ve vergi kaybına sebep olmaktadır. Ülkemize gelen para akışının tahvil ve borsaya yoğunlaşmış bulunmaktadır. Bu sıcak yüksek maliyetli para girişi sadece kısa vadeli Merkez bankasının rezervlerini ve ödeme dengelerini olumlu etkisi olacaktır. İhtiyaç olan kalıcı yerli ve direk yabancı yatırımlardır.
Sonuçta, piyasalarda belirsizlik devam ediyor.
Saygılar
Yorumlar kapalı.