Yönettiği kaynakları kendi kredi operasyonları için kullanması sonucunda, aracılığını yürüttüğü bankaların baskısı, kendi müşterilerinin borç yükümlülüklerini yerine getirememesi ve Merkez Bankası’nın 1982 yazında yaptığı yeni düzenlemelerle “Banker Kastelli” adı ile anılan skandalın patlak vermesine neden olmuştu. Skandal sonucunda Temmuz 1982’de o dönemde Başbakan Yardımcısı olan Turgut Özal’ın istifa etmiştir. Kastelli’nin; kaçtığı zaman diliminde İsviçre bankalarında en az 5 milyon İsviçre frangı olduğu hesaplandı.

İsmini borsada hisse senedi ve diğer menkul kıymet aracılığı, döviz operasyonları ile 1970’lerden itibaren duyurur. 1980 yılında Turgut Özal tarafından finans sektörünün çehresinin değiştirilmesiyle girilen sıcak para yarışı ortamında, kısa zamanda “Banker Kastelli” adı altında, on bankanın pazarlama aracılık hizmetlerini yürütmeye başlamış, yıl içinde yaklaşık 550 bin kişinin yine yaklaşık 2.5 milyar dolar değerinde mevduatını yöneten kişi konumuna gelmiştir.
Türkiye’ye “Bankerlik” iş kolunu ilk tanıtan ve aynı zamanda, 1980’li yıllarda patlak veren banker skandalının müsebbibi olan ve kamuoyunda özellikle, o dönemdeki bankerlik şirketinin adı ile “Banker Kastelli “ olarak anılan skandal, dünyada da sayılı bankacılık krizleri arasında yerini almıştır.
Kastelli’nin akıllarda kalan reklamlarında çok ünlü oyuncular oynamış ve reklam replikleri o dönemde meşhur olmuştur. Bu oyunculardan bazıları Cüneyt Arkın, Eşref Kolçak, Fikret Hakan, Ekrem Bora, İzzet Günay, Orhan Günşiray ve Selma Güneri’dir.

Cevher Özden, nam-ı diğer Banker Kastelli, Türkiye’nin en çok konuşulan isimlerinden biriydi. Onun hakkında konuşurken, “Bu adam Türkiye’yi dolandırdı mı, dolandırmadı mı?” diye soranlar hâlâ vardır. Hatta Turgut Özal bile onun yüzünden istifa etmek zorunda kalmış. Bir zamanlar insanlar paralarını ona yatırmak için kuyruğa girerken, birkaç yıl sonra aynı kuyruğu paralarını geri alabilmek için oluşturmuşlar. Yurt dışına kaçsa da, kaderinden kaçamamış.
İstanbul’da öyle büyük bir evi varmış ki, bir gün gazeteci Hülya Uğur onunla röportaj yapmaya gittiğinde resmen şok geçirmiş. Hani bir ara Fenerbahçe başkanlığına aday olup, “Kulübe 250 milyon lira bağış yapacağım,” demiş ya, buna rağmen Ali Şen’e karşı seçimi kaybetmiş. Halkın gözündeki itibarı da sarsılınca, cebindeki para bitmiş ve sonunda kendini hapishane yolunda bulmuş. Tek bir kurşun ve ardında sırlarla dolu bir ölüm…
Yaşam Hikayesi ve İş hayatı “Başlangıç- Yükseliş ve Çöküş”
Cevher Özden’in hikâyesi oldukça ilginç. 1933 yılında Trabzon’un Kastel köyünde doğmuş. Okul yılları pek parlak geçmemiş ama ticarete meraklıymış çocukken. Haydarpaşa ve Kabataş liselerinde okumuş ama orada da uzun süre kalamamış. Asıl ilgi alanı ticaret olduğu için, çocuk yaşta işportacılığa başlamış. İstanbul’a taşındıklarında ise hayatı tamamen değişmiş.
1950’lerde Eminönü’nde kavanoz ticareti yaparak epey para kazanmış. Bir zamanlar gazoz, süs eşyası, simit, haşlanmış yumurta gibi şeyler satarmış ama zamanla işlerini büyütmüş. Sinema sektöründe çalışmaya başlamış, hatta Saray Sineması’nda muhasebecilik yaparken bulmuş kendini. Biraz çılgınca hareketleri varmış; trenlere, vapurlara kaçak binermiş. Ama bu sırada büyük kazançlar elde etmeye başlamış. Devlet tahvilleri ve işçi sigortalarındaki boşlukları değerlendirerek servetini artırmış.

Bankerlik kariyerine ise 1961’de başlamış. O dönemde memurlara maaşlarının bir kısmı olarak bono veriliyormuş. Cevher Özden, bu bonoları düşük fiyattan alıp yüksek fiyattan satarak kâr elde etmiş. Ancak işler her zaman yolunda gitmemiş; devlet bono paralarını ödemekte sıkıntı yaşayınca, Kastelli de büyük bir darbe yemiş. Bu durum, onun iflasın eşiğine gelmesine neden olmuş. Ama ne yapmış etmiş ve yine toparlanmış, yine ayağa kalkmış.
1970’lerde inşaat sektörüne girip büyük kazançlar elde etmiş. 1978’de ise Banker Kastelli firmasını kurmuş. Bu firma aracılığıyla bankaların yüksek faizli tahvil ve mevduatlarını satın alarak büyük bir yatırımcı kitlesi oluşturmuş. İnsanlar Kastelli’ye güvenmiş; “Devlet batsa bile Kastelli batmaz,” diyorlarmış. 1980’lerde Türkiye’nin ekonomisi liberalleşirken, Cevher Özden’in firması büyümüş ve halkın güvenini kazanmış. Ama 1982’de bankaların mevduat sertifikası satmama kararı almasıyla birlikte sistemi çökmüş. Halk, parasını geri alabilmek için Kastelli’nin önünde kuyruk oluşturmuş.

Sonrasında ise İsviçre’den Tunus’a kaçmış ama Tunus’ta Interpol tarafından yakalanmış ve Türkiye’ye geri getirilmiş. Hapis cezasıyla yargılanmış, hatta 33 yıl hapis istemiyle mahkemeye çıkarılmış ama halkı dolandırmadığını, sadece ticaret yaptığını savunmuş. Mahkemede gözyaşlarını tutamayıp, asıl suçluların bankerler olduğunu söylemiş. 255 gün hapiste kaldıktan sonra, 1983’te serbest bırakılmış. Halkın zararlarının ödenmesi için bir tasfiye kurulu oluşturulmuş ve mal varlıkları satılarak borçlar ödenmiş.
1990’lı yıllarda yeniden ticarete atılan Cevher Özden, bu kez de başarısız olmuş ve yeniden iflas etmiş. Bu dönemlerde, gazeteci Hülya Uğur’la yaptığı röportaj, son röportajı olmuş. 1994 yılında verdiği bu röportajda, kendisine yönelik suçlamaların haksız olduğunu ve devletten alacaklı olduğunu söylemiş. Ancak basının ona pek adil davranmadığını, halkı yanlış bilgilendirdiğini belirtmiş. “Ben para toplayan bir banker değilim,” demiş. “Halkla tasarrufçuyla sanayici arasında bir köprüydüm. Bir nevi halkı sermayeye katıyordum, halk tabanına yayıyordum.” Kendini hep toplum için çalışmış biri olarak tanımlamış ve işini bir “şövalye ruhuyla” yaptığını ifade etmiş.
Bu dönemlerde, hayatında unutamadığı bir anıyı da anlatır: “Bağdat Caddesi’nde Fenerbahçe’nin şampiyonluk günüydü. Ben de tesadüfen Bağdat Caddesi’ne girmiş bulundum arabayla. Takriben 40.000 kişi civarında bir kalabalık, ‘En büyük Fenerli Kastelli’dir Kastelli, en büyük Fenerli Kastelli’dir Kastelli’ tezahüratıyla, beni bir buçuk saat müddetle alkışladılar.” O gün, Cevher Özden için gurur dolu bir anı olarak hafızasına kazınmış.
Yorumlar kapalı.