Çiftçi tarlada perişan, limon ağaçları kökünden sökülüyor, domatesler reyonlarda fahiş fiyatlarla satılıyor. Amaç belli: Üretimi bitir, zinciri güçlendir. Zengin olanlar kimler? Hepimiz biliyoruz ama sessizliğimizi koruyoruz. 50 kuruşa satılamayan limonlar, 100 liraya tırmanıyor, tarlada 3 liralık domates marketlerde 30 liraya ulaşıyor. Kim kazanıyor? Çiftçi değil. Ama biz başımızı kuma gömdükçe bu düzen devam ediyor, sıcak kumun faydalı olduğunu sanıyoruz. Gerçek şu ki, bu oyunda kaybeden hepimiziz.

Her yıl aynı sahneyi izliyoruz: Hasat zamanı geldiğinde, üretici yine yalnız, yine çaresiz. Eylül ayına girdik, domates, soğan, patates hasatları başladı. Ama bu kez kuru toprak kadar kuruyan umutlar var. Antalya’nın Kumluca ilçesinde çiftçilik yapan genç Yusuf’un feryadı yankılanıyor: Yevmiye 1000 liraya çıkmış, ama tarlada çalışacak işçi yok! Evet, tarımın belkemiği olan işçiler bile artık geçinemediği için tarlayı terk ediyor.
Çiftçiler yıllardır sırtlarındaki bu yükü taşımaya çalışıyor, ama görünüşe göre bu yük sadece ağırlaşacak. Bir dönüm domates için 2 lira, sofralık domates için 5 lira… Bu fiyatlarla üreticinin cebine ne kalıyor? Yıllardır süregelen bu çarpık düzenin sonucu olarak köyler boşalıyor, tarlalar ekilemiyor. İşçiler bile tarlalarda çalışmayı istemez hale gelmiş, çünkü verilen ücretler bile hayat pahalılığını karşılamaktan çok uzak.

Kuraklık Bahane Değil, Bahanelerin Kapatamadığı Gerçekler var
Kuraklık elbette büyük bir sorun. Yusuf’un verim kaybından bahsettiği gibi, bu yıl dekar başına 5 ton yerine 2 ton alınan ürünlerle çiftçinin hali perişan. Ama bu kuraklık, yıllardır süregelen tarım politikalarının yanlışlığıyla birleştiğinde, sadece toprağı değil, tarımı da kurutuyor. Eğer bu iş böyle devam ederse ekim yapacak kimse kalmayacak.
Tarım Nereye Gidiyor?
Sadece bu yıl değil, önümüzdeki yıllar için de kara bir tablo çiziliyor. Eğer böyle giderse, ülke tarımı bir adım bile ileri gitmeyecek. İşçi bulunamıyor, verim kaybı artıyor, maliyetler üreticiyi boğuyor. Ama kimsenin umurunda değil. Her gün tarım sektörü biraz daha yalnızlığa terk ediliyor. Gözler, çiftçilerin üstündeki baskıyı görmezden gelirken, ülkenin geleceği olan tarım, tozlu raflara kaldırılıyor.
Bu durumda çiftçinin ne yapması bekleniyor? Üretim maliyetleri uçarken, işçi bulamayan, ürününü zararına satan, borçlarla boğuşan çiftçi ekimi bırakıp şehirlerde iş mi arayacak? Ya da topraklarını müteahhitlere mi satacak?
Üreticiye bu kadar kayıtsız kalmak, tarımın çöküşünü seyretmek demektir. Çiftçi hak ettiği değeri görmezse, üretimi bırakırsa, bu ülke ne yiyecek? Tarımı bitiren sadece kuraklık değil, aynı zamanda bu vurdumduymaz politikalar.
Ülkemiz tarımı, sadece toprağa değil, ilgiye de muhtaç. Ama o ilgi nerede? Tarladaki çiftçi sesini duyuramıyor, ama bir gün o sessizlik hepimizi aç bırakacak.
Yorumlar kapalı.