featured
  1. Haberler
  2. Ekonomi
  3. Küreselleşme ve Karşılıklı Bağımlılık

Küreselleşme ve Karşılıklı Bağımlılık

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Nedir bu herkesin bahsettiği küreselleşme?

Bu kavram ilk kez 4 Nisan 1959 tarihinde “The Economist” dergisinde kullanılmakla birlikte, “üretim faktörlerinin (emek, sermaye, doğal kaynak, girişimci), teknolojinin ve üretilen mal ve hizmetlerin önündeki engellerin kaldırılması ile devletler arasındaki ekonomik, siyasi ve sosyo-kültürel ilişkilerin sıkılaştığı, karşılıklı bağımlılığın ivme kazandığı süreci ifade eder.

Karşılıklı Bağımlılık. Bu ifade sanki kulağı tırmalar gibi. Karşılıklı Bağımlılık (?). Neyse şimdilik bir köşede dursun.

Küreselleşmenin temelde üç boyutu vardır; Siyasal Küreselleşme, Kültürel Küreselleşme ve Ekonomik Küreselleşme.

Ekonomik küreselleşmede esas nokta dünya ekonomisindeki ülkeler arasındaki ilişkilerin kuvvetlenmesi ve birbirlerinden etkilenmesidir. Sermaye hareketlerinin önündeki engellerin kalkması ise ekonomik küreselleşmeye doğru giden yolda atılan en büyük adımdır.  Bunun için zemin, Siyasal ve Kültürel Küreselleşme ile hazırlanmıştır.

Ekonomik küreselleşmenin üç temel itki dönemi vardır: Keşif ve Buluşlar (16.y.y.), Sanayi Devrimi (18.y.y.) ve II. Dünya Savaşı.

En büyük adım II. Dünya Savaşından sonra atılmıştır. Savaş sonunda ekonomik enkazı kaldırmak üzere toplanan ülkeler, ekonomik küreselleşmenin bekçileri olarak IMF ve Dünya Bankasını kurmuşlardır.

Peki, sermaye hareketlerinin serbestisi konusunda ülkeler nasıl ikna oldular? Çünkü bu adım tehlikeli ve zaptı zor olan bir konu. Ülkenizi ekonomik olarak dış şoklara açık hale getirerek, kırılgan bir yapıya büründürür.

Ekonomik liberalizmin en büyük iki aktörü, ABD Başkanı Ronald Reagen ve İngiltere Başbakanı Margaret Thatcer… Bu iki lider, az önce ifade ettiğimiz iki bekçinin en yakın arkadaşlarıydı. Reagen ve Thatcher, 1980’li yıllarda ekonomik olarak dara düşmüş ama aynı zamanda ekonomik liberalizme gönülsüz olan ülkelere sermaye hareketlerinin serbest bırakılması koşuluyla fon sağlıyorlardı. Fon nereden geliyordu? Bekçilerden…

Yani ülkeler, sermaye hareketlerinin serbestisi hususunu güle oynaya kabul etmedi; bir noktadan sonra kabul etmek zorunda kaldı.

Toparlamak gerekirse küreselleşme dediğimiz kavram temelde, ülkelerin ekonomik olarak birbirine karşı bağımlılıklarını ifade ediyor. Burada akıllara ilk mesele Çin olmalı. Zira küresel ölçekteki tüm büyük ekonomiler Çin ekonomisine bağlı. Bu noktada Çin, küresel ekonominin Kutup Yıldızı. Ancak (!) herkesin birbirine bağımlı olduğu bir sistemde bir aktör diğerlerine karşı daha az bağımlı ise ne olur? İşte burada taht savaşları ortaya çıkar. Önümüzdeki günlerde yaşanacak taht savaşlarının adı: Korumacılık Politikaları

Ömer Niyazi ERTEN

Küreselleşme ve Karşılıklı Bağımlılık
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.