featured
  1. Haberler
  2. Dünya
  3. El Şara’dan Colani’ye Yeni Bir Lider mi Doğuyor

El Şara’dan Colani’ye Yeni Bir Lider mi Doğuyor

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Arap Baharının dumanı üzerinde tüterken, kim olduğu herkes tarafından merak edilen Colani, 2013 yılında ilk televizyon röportajında kameraya sırtını vererek başının ve yüzünün görünen kısmını siyah bir eşarpla kapatmıştı.

2016 yılına kadar yüzünü kimsenin göremediği Colani, yabancı basına verdiği röportajlarda artık yüzünü açıkça göstermeye başlamıştı.

2021 yılında bir röportajda bunun nedenini söyle açıklamıştı;

Suriye devrimi birçok aşamadan geçti. İlk dönemde yüzümü göstermem bazı sıkıntılara yol açacaktı. Belki de rahat dolaşma imkânı bulamayacaktım. Ama Suriye devrimi kendi karakterini bulduktan sonra yüzümü açtım. Röportaj vermek benim bir görevim. Suriye’de yaşananları anlatmam lazım. Biz ülkenin asıl unsurlarından biriyiz ama dönemine göre tavırlar aldık.

5 Aralık 2024 gününe kadar Muhammed Colani ismi ile tanınan HTŞ’nin Lideri, perşembe günün yaptığı açıklama ile  Colani takma adını gerçek ismi olan Ahmet Hüseyin El-Şara ile değiştirdi.

Artık terör örgütü lideri olarak bilinen Colani gitmiş, yerine baskıcı Suriye rejimine karşı savaşan özgürlükçü Komutan Ahmet El-Şara gelmişti.

Peki kimdir Ahmet El-Şara

Hayatı siyasi mücadele ile geçen bir babanın oğlu olarak, 1982 yılında Ahmet Hüseyin El-Şara ismiyle Riyad’da doğdu ve 7 yaşına kadar Suudi Arabistan’da yaşadıktan sonra 1989 yılında Suriye’ye döndü.

Burada baba Dr Hüseyin Ali El-Şara için de bir parantez açalım, 1961 ‘de Birleşik Araç Cumhuriyetinden ayrılarak özgürlüğünü ilan eden Suriye’de mevcut yönetime karşı olan hareketlerin içerisinde yer alan Dr Hüseyin Ali El-Şara ne gariptir ki o dönem Hafız Esad ile aynı cephede yer alıyordu.

Ne ilginçtir ki, çocukları karşı karşıya gelen iki baba 60 yıl önce aynı fikri savunuyorlardı.

Bı bölümü hızlı geçelim; mevcut yönetime muhalefet sebebiyle tutuklanan Dr Hüseyin Ali El-Şara daha sonra hapisten kaçtı, Ürdün’e gitti ve orada tekrar hapse atıldı. Ürdün’de kendisine Suudi Arabistan’a veya Irak’a gitmek arasında bir seçim hakkı verildi; o da Irak’ı seçti.

Irak sınırına bırakılan Dr Hüseyin Ali El-Şara, Bağdat’a gitti ve orada eğitimine devam etti. Lise ve üniversiteyi bitirdi. Ekonomi ve siyaset bilimi okudu. Öğrenim gördüğü dönemde Golan’ın İsrail tarafındanişgali gerçekleşti, bu yüzden Ürdün’e gitti ve direnişte yer aldı.

Daha sonra tekrar Bağdat’a dönen baba, 1971 yılına kadar Bağdat’ta kaldı, tekrar Suriye’ye döndü ve tutuklandı. Dr Hüseyin Ali El-Şara Siyasi Güvenlik Müdürlüğü ile bir anlaşmaya vardığını ve serbest bırakıldığına ilişkin söylentiler baskın. Parlamentoya aday olan Dr Hüseyin Ali El-Şara, siyasi geçmişi nedeniyle kazanamaması sebebiyle bir daha Suudi Arabistan’a gidiyor.

1980’lerin başında Dr Hüseyin Ali El-Şara, petrol konusunda uzmanlaşmış olduğu için petrol uzmanı sıfatıyla 10 yıl Suudi Arabistan’da petrol bakanlığında çalıştı ve 1989 yılında Suriye’ye döndü.

hayatı bir siyasi mücadele içersinden geçeb bir babanın oğlu olarak büyüyen Colan; Babasının odak noktasının Arap Ulusu olduğunu, ancak kendisi için İslami hareket olduğunu belirterek “Yani babam ve ben fikirlerimiz konusunda pek anlaşamıyorduk ama kesinlikle bizi etkiledi. Örneğin Filistin sevgisi, genel olarak Filistinlileri savunma arzusu, bunlar evimizin içine günün her saati ekilmişti” demiş ve genel felsefesine ilişkin ipuçları vermiştir

Hüseyin El-Şara yetiştiği Şam’ın Mezzeh semti, Suriye’nin en lüks semtlerinden biri kabul ediliyordu. Orta ve zengin sınıfların yaşadığı bu semt, aynı zamanda Suriye’nin güvenlik ve askeri karargâhlarının yanı sıra, büyükelçiliklere ve Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşlarına da ev sahipliği yapıyordu.

Şam’ın Mezzeh semti büyük ölçüde liberal bir semtti. Şam’ın diğer semtlerine göre İslami eğilimleri çok güçlü değildi. Orta sınıf bir aileye mensup olan Hüseyin El-Şara ,esasında liberal ve gelir seviyesi yüksek bir ortamda yetişti dersek yanlış olmayacak.

Suriye’de arayışını tamamladığını düşünen Hüseyin El-Şara, Irak’ta savaş başlamadan yaklaşık 2-3 hafta önce ilk olarak Bağdat’a gitti. Bağdat’ta bir süre kaldıktan sonra Ramadi’ye geçti. Savaş başladığında Bağdat’ta bulunan Hüseyin El-Şara, 2006 yılında Musul’da ABD tarafından tutuklandı

Ebu Gureyb Hapishanesi’ne kondu. Burada bir süre kalan Hüseyin El-Şara, daha sonra Bucca hapishanesine, oradan da Bağdat havaalanındaki Cropper Hapishanesi’ne nakledildi. Sorgulardan sonra Amerikan güçleri, Colani’yi Iraklılara teslim etti ve onlar da onu El-Taci Hapishanesi’ne koydular.

Toplamda 5 yıl hapis yattıktan sonra El-Taci Hapishanesi’nden serbest bırakıldı.

Irak’a bir asker olarak savaşmaya giden Hüseyin El-Şara Irak’ta ABD güçlerine karşı mücadele etmek için El Kaide saflarına katılmıştı.

Hüseyin El-Şara, hapishanede El Kaide örgütü yöneticiliğinden tutuklu olarak gelen eski polis memurlarının hapishanedeki çalışmalarına ve yöntemlerine karşı çıkıyordu. İnsanlar, onların bölümlerinden Hüseyin El-Şara olduğu bölümlere gelmeye başladıkça popülerliği artmaya başladı.

O süreçleri kendisi verdiği roportajda;

Hapishanede, İslam’ın gerçek anlamı, savunmanın gerçek anlamı, cihad süreci hakkında birçok yanlış fikir olduğunu fark ettim. Ama orada kimseyle çatışmaya girmemeyi tercih ettim, bu yüzden mahkûmlar arasında biraz popülerlik kazanana kadar insanlara gerçek kavramlar hakkında eğitim vermeye başladım. Bu yüzden benim metodolojim, El Kaide örgütünde emir olmadan önce eski polis memurları olan diğerlerinin metodolojisinden tamamen farklıydı.

Hapishaneyi bir İslam emirliğine dönüştürmeye çalışıyorlardı, insanları belirli bir şekilde davranmaya zorlamaya çalışıyorlardı, onları cezalandırıyorlardı. Onları sorumlu tutmak için korkunç önlemler kullanıyorlardı, bu yüzden hapishanede öldürme de dahil olmak üzere çok sayıda suç işleniyordu. Çeşitli nedenlerden dolayı, bunu büyük ölçüde reddettim ve bulunduğum bölümlerde doğru fikirleri yaymak için elimden geleni yaptım. İnsanların, o liderlerin olduğu bölümlerden benim bölümüme geçtiği bir aşamaya ulaştı.

Benim açımdan çok fazla baskı görmedim, sadece beş yıl boyunca hiçbir yasa olmadan özgürlüğümü elimden aldılar. Beş yıl boyunca yargılanmadım. Bu, benim için en ciddi olanıydı, beni en çok etkileyen şeydi. Diğerlerine gelince, Ebu Gureyb skandalı vardı. Sonra Ebu Gureyb skandalından sonra devam etti. Belli kişilere, herkese değil, işkence, tabut, su işkencesi ve benzeri yöntemler uygulanıyordu. Bunlar vardı ve devam etti. Bazen tutukluları gizli Irak hapishanelerine gönderiyorlardı. İşkenceyi yapanlar Iraklılar, Şii ve İranlı milisler oluyordu, onları sorguluyor ve bilgi alıyorlardı. Daha sonra Amerikalılar, kurtarıcı olarak geliyor, bilgi alındıktan sonra onları hastanede tedavi ediyor ve normal bir hapishaneye geri götürüyorlardı.

Hapishanede geçen günlerde Hüseyin El-Şara, artık Muhammed Colani ‘ye evrilmeye başlamıştı. Çalışmalarından etkilenen ve önerilerini dikkate alan El Kaide komutanının serbest bırakılması ve Musul’u da içeren Kuzey Eyaleti’ne atanması, Colani açısından oldukça yeni bir dönemi beraberinde getirdi. Çünkü serbest bırakılan komutanla Bağdadi arasında bir iletişim vardı ve bu komutan Bağdadi’ye Colani’den bahsetmişti.

Colani, 2011’de hapishaneden çıkınca ilk görüştüğü kişi bu komutan oldu. Suriye devriminin başladığı gün, cezaevi arkadaşı olan komutan Colani’den ne düşündüğünü sordu. Colani, Suriye’ye gitmek istediğini söyledi. Çok ilginçtir ki, o dönem Colani’nin Suriyeli olduğunu bilen çok az kişi vardı ve herkes onu Iraklı zannediyordu.

Suriye’ye gitmesi için Ebubekir el-Bağdadi’den izin alınmaya çalışırken, Colani de 50 sayfaya yakın bir hazırlık yaparak Bağdadi’ye gönderdi. Colani, özellikle Suriye’de Irak’taki hataların yapılmaması gerektiğinin altını çiziyor ve uyarıyordu.

Rapordan sonra Colani, Suriye’ye gitmek için kendini hazırlamaya başladı. Hazırlık döneminde el-Bağdadi ile görüşmeye giderek onunla tanıştı.

Colani tanışmayı ve kendisinde bıraktığı etkiyi şöyle anlatıyor:

Onunla tanıştım. Dürüst olmak gerekirse, ona biraz şaşırdım. Durumları analiz etme konusunda büyük bir yetkinliğe sahip değildi. Güçlü bir kişiliği yoktu. Uzun bir süre Irak savaşından kopuktu, çünkü Bucca hapishanesinden çıktıktan sonra Suriye’ye gitti ve o sırada geri dönmeden önce 3 ila 4 yıl orada kaldı.

El Kaide örgütünün ve IŞİD’in liderleri arasında tanınmıyordu. Onu tanımam gerekiyordu. Aramızda iletişim kuracaktı ve iletişim mektuplar aracılığıyla olduğunda, kişiyi iyi tanıyamazsınız.

Büyük bir sorumluluk, Suriye sorumluluğu üstlenecektim, bu yüzden kişisel bir ilişki olması gerekiyordu, gözümün onu doğru düzgün tanımasına izin vermem, beynimin onu doğru düzgün dinlemesine izin vermem gerekiyordu, böylece onunla nasıl konuşacağımı veya durumları değerlendirme ve emir verme yeteneğini nasıl değerlendireceğimi bileceğim.

Bunu doğru düzgün inceliyor mu, incelemiyor mu? Bu yüzden kendime bu fırsatı verdim. Bu yüzden talep ettim. ‘Gitmeden önce görüşmeliyiz’ dedim ve o da bu fikri memnuniyetle karşıladı ve hemen cevap verdi.

Colani, Suriye’ye gitmek için El Kaide’den 100 adam istedi ancak Suriye’ye gitmesine sıcak bakmayanlardan dolayı sadece 6 kişi alabildi. Colani, Suriye’ye gittiğinde 60 bin dolar alabilmişti. Parayı biraz silah almak için kullandı (yaklaşık 40 tüfek, 50 tüfek).

Colani, “Bu parayı, insanları öldüren adaletsiz bir tiran rejime karşı koymak için kullandık ve bu insanları savunduk” derken bir yıl içerisinde altı kişiden 5 bin kişiye ulaşan bir güç oluşturmaya başladı. Colani’nin Suriye’ye beraber gittiği arkadaşlarının yarısı, IŞİD’le olan anlaşmazlığında daha sonra Colani’yi terk edecekti.

24 Ocak 2012’de Suriye’de Nusra Cephesi ilan edildi. Daha önce Nisan 2013’te Irak İslam Devleti ismini almış olan örgüt, “Irak ve Şam İslam Devleti” oldu.

Nisan 2013’te örgüt lideri Ebu Bekir el-Bağdadi, Nusra Cephesi’nin Irak İslam Devleti tarafından kurulduğunu açıkladı. Bu iki grubun, Irak ve Şam İslam Devleti adı altında birleştiğini duyurdu. El-Nusra Cephesi lideri Colani bunu kabul etmedi.

2013’te El Kaide yönetimi, Bağdadi’nin Suriye’deki eylemlerini kınadı. Şubat 2014’te, El Kaide IŞİD ile tüm bağlarını kestiğini duyurdu. 29 Haziran’da IŞİD, halifeliğin yeniden kurulduğunu ilan etti. El-Bağdadi, halife ilan edilerek Halife İbrahim adını aldı. Irak Şam İslam Devleti ismi ise İslam Devleti olarak değiştirildi.

Colani, IŞİD’le çatışmamak için çok uğraştıklarını ifade ederek, “IŞİD, Suriye devriminin önünde bir engel olmaya başladığında ve gruplara ve halka saldırılar başladığında, hatta bize saldırıp bazı askerlerimizi, liderlerimizi ve gençlerimizi öldürdüğünde, bu çatışma kaçınılmazdı. Ancak bu çatışmadan kaçınmak için çok uğraştık. Bu yüzden IŞİD’e karşı savaştık. Sonra güvenlik görevlilerine dönüştüler, suikast düzenlediler ve orada burada savaştılar. Özgürleştirilen bölgelerdeki güvenlik güçleri, birçoğunu yakaladı ve Suriye devrimini sabote etmeye çalışanları hapishanelere koydular” diyor.

28 Temmuz 2016 tarihinde Nusra Cephesi’nin lider kadrosu, El Kaide kolu olarak faaliyet gösteren el-Nusra’nın feshedildiğini ve Şam’ın Fethi Cephesi’nin (ŞFC) kurulduğunu duyurdu. Bu karar, ABD ve Rusya’nın El Kaide’yi terör örgütü kabul edip saldırılar düzenlemesiyle birlikte, diğer ‘muhalif gruplarla birleşme’ umudunun etkin rol oynamasıyla alınmıştır.

Colani, IŞİD’den sonra devrimin ve Suriye halkının çıkarının El Kaide örgütünden ayrılmak olduğunu gördüklerinde, “Bunu kimseden baskı görmeden, kimse bize bundan bahsetmeden veya bir şey talep etmeden kendimiz başlattık. Bu, Suriye devrimine fayda sağlayan kamu yararına olduğunu düşündüğümüz şeye dayalı bireysel, kişisel bir girişimdi” diyor.

Bir taraftan IŞİD’le olan mücadele, diğer taraftan El Kaide’den ayrılarak Nusra’nın feshedilmesi ve saha da diğer grupların bir kısmıyla çatışmalar yaşanıyordu. Colani, Suriye’de geçmiş dönemlerde çok fazla grubun kendi içerisinde mücadelesini yorumlarken, insanların anlaşmazlık durumunda müracaat edecekleri merkezi bir otoritenin olmayışını, bu işin sebeplerinden biri olarak ifade ederken, Suriye devriminde çok fazla fraksiyonun yer aldığının da unutulmaması gerektiğini belirtiyor.

Diğer gruplarla savaşma gerekçelerini şöyle açıklıyor:

Özgür Suriye Ordusu’na bağlı fraksiyonlara gelince, devrimin parçası olduklarını iddia eden fraksiyonlar vardı; bazıları öyleydi ama gerçekte onlar sadece gangster, hırsız ve haydutlardı.

İnsanlar bize onları o haydutlardan kurtarmamız için yalvardıktan sonra harekete geçmek bizim görevimizdi. Dostça bir şekilde onların insanlara zarar vermesini durdurmaya çalıştık. Ondan sonra küçük bir çatışma oldu ve bitti. Burada vurgulamak istediğim nokta, bütün bu iç çatışmaların her şeyden önce devrimin çıkarına olmadığıdır ve bunların yaşanmasını asla istemiyoruz, desteklemiyoruz.

Eğer böyle bir çatışmaya girersek, bunu zarardan kaçınmak ve tehditleri savuşturmak için acil bir zorunluluktan dolayı yaparız. Ancak devrimin tüm fraksiyonları için doğru olan şey, örneğin IŞİD gibi genel bağlamdan sapanlar hariç, safları birleştirmektir. Ve bunlar devrim sahnesinden tamamen uzak tutulmalıdır.

2017-2018 yılı HTŞ’nin coğrafyadaki fraksiyonları kendisine bağlamaya ikna etmesi veya Ahrarü’ş-Şam gibi rakiplerini yok etmesi üzerine İdlip’te yönetimini ve yeni bir dönemin başladığını ilan etti

4 milyon insanın yaşadığı İdlib, ağırlıklı olarak HTŞ tarafından yönetilmeye başlanırken, Colani de yavaş yavaş uluslararası basının karşısına çıkmaya başladı.

Colani 2024’de CNN’e verdiği ilk röportajda çizgisinin değişebileceğine ilişkin ufak ipuçları vermeye başlamıştı. O röportajda “20’li yaşlarındaki bir kişi, 30’lu veya 40’lı yaşlarındaki birinden ve kesinlikle ellili yaşlarındaki birinden farklı bir kişiliğe sahip olacaktır. Bu insan doğasıdır.” diyerek yeni bir lider profili çizmeye başladı

Diğer taraftan Halep Kalesinde verdiği fotoğraf sonrasında şu sözleri ile Komutan Hüseyin Ahmet El-Şara’ya dönüşmek üzere olduğuna ilişkin mesajını da verdi.

Evet, Batı’nın bölgedeki bazı politikalarını eleştirdik ama Suriye’den ABD’ye ve Avrupalılara savaş açmak doğru değil. Öncelikle, bölgede yönetici gibi davranmıyoruz. Suriye devriminin tamamen bir parçasıyız ve Suriye devrimi tek bir kişiyle sınırlandırılamaz. Bu bir halk devrimi.

Diğer bir şey de bunun haksız bir kategorizasyon olmasıdır. Bu, hiçbir gerçekliği veya güvenilirliği olmayan politik bir etikettir, çünkü bu devrimdeki 10 yıllık yolculuğumuz boyunca Batı veya Avrupa toplumuna hiçbir tehdit oluşturmadık: hiçbir güvenlik tehdidi, hiçbir ekonomik tehdit, hiçbir şey. Bu yüzden bu tanımlama siyasallaştırılmıştır.

Bu önlemleri alan ülkeleri bu devrime yönelik politikalarını gözden geçirmeye çağırıyoruz. En önemlisi, her şeyden önce, bu bölge Avrupa ve Amerika’nın güvenliği için bir tehdit oluşturmuyor. Bu bölge dış operasyonların yürütüleceği bir sahne değil. Öncelikle bu.

Diğer bir nokta da, uluslararası toplumun Suriye devrimine karşı benimsediği bazı yanlış politikalar var. Örneğin, Beşşar Esad’ın halkına karşı onlarca kimyasal saldırı gerçekleştirmesine rağmen, şimdiye kadar uluslararası alanda tanınması hala devam ediyor. Aslında 100’den fazla saldırı olduğu söylendi. Ve okulları yıktı, çocukları ve kadınları öldürdü, köy ve kasabalardaki insanlara varil bombaları attı ve Humus ve Halep gibi büyük medeniyetleri yok etti.

ABD,BM ve nihayet 2018 sonrası Türkiye tarafından da terörist bir örgüt olan HTŞ acaba görevini tamamladı ve yeni bir sürece girerek, bu sürece liderlik edecek lider için dönüşüm başladı mı sorusu şimdi en çok dillendirilen husus sanırım.

Peki Colani’den El-Şara dönüşen yeni liderin son dönem söylemleri nasıl derseniz bir ikisine kulak verelim;

  • Yabancı savaşçılarla ilgili olarak ise Colani, “Muhacir kardeşlerimiz Suriye’ye bize yardım etmeye geldi. Gayretleri için çok teşekkür ediyoruz. Kesinlikle onlardan vazgeçmeyeceğiz. Artık bizden bir parça. Halkla iç içeler. Onlar halktan memnun, halk da onlardan. Bu insanlar kendi devletlerine bir tehdit değiller. Bizim kurduğumuz siyasetin altındalar. Bizim siyasetimiz de herhangi bir ülkeye düşmanlık üzerine kurulmadı. Suriye’yi işgal eden ve Suriyelileri öldürenlerle düşmanlığımız var. Onlarla da Suriye sınırları içinde savaşıyoruz. Tekrar etmek istiyorum, muhacir kardeşlerimiz artık bizden bir parça. Dinimiz ve kültürümüz gereği onları koruyacağız” diyor ve onların Suriye’nin bir parçası olduğunu kabul ediyor.
  • HTŞ’nin “Çihatcı” olarak algılanmasına yönelik olarak; Öncelikle, HTŞ’nin tanımını yalnızca ‘Selefi’ veya ‘cihatçı’ olarak sınırlamanın uzun bir tartışmaya ihtiyaç duyduğuna inanıyorum. Ve şimdi bunun hakkında yorum yapmak istemiyorum çünkü çok fazla araştırma ve çalışma gerektirecektir. Bugün İslam’dan gerçek kavramıyla bahsetmeye çalışıyoruz, adaleti yaymayı amaçlayan, inşa etmeyi ve ilerlemeyi, kadınları korumayı ve haklarını ve eğitimi de arzulayan İslam.Dolayısıyla kurtarılmış bölgelerde İslami bir yönetim olduğunu kabul ediyorsak, Allah’ın izniyle öğrencilerle dolu üniversiteler olduğunu, üçte ikisinin kadın öğrenciler olduğunu söyleriz. Okullara kayıtlı 450 bin ila 500 binden fazla öğrenci var. Kurtarılmış bölgelerde tam işleyen hastaneler var ve kasabalar inşa etmek ve yollar döşemek için çalışan insanlar var. Diğerleri insanların güvenli ve barışçıl bir şekilde yaşayabilecekleri bir ekonomik sistem kurmaya çalışıyor. Ve insanlara haklarını geri vermeyi amaçlayan ve sadece bazı insanların İslami veya Selefi bir grup olduğunu duyduklarında düşündükleri şekilde suçluları cezalandırmakla kalmayan bir yargı sistemi var. Elbette, İdlib’deki durumun ideal olduğunu iddia etmiyorum.
  • ABD ve çevre ülkeler ile ilgili olarak; Onlara mesajımız kısa. Biz burada size herhangi bir tehdit oluşturmuyoruz, bu yüzden insanları terörist olarak sınıflandırmanıza ve onları öldürmek için ödül ilan etmenize gerek yok. Ayrıca, tüm bunlar Suriye devrimini olumsuz etkilemiyor. Bu en önemli mesaj. İkinci mesaj, bölgedeki ve özellikle Suriye’deki Amerikan politikalarının, İran ve Rusya ile ilgili olarak bahsettiğimiz gibi, büyük değişiklikler gerektiren yanlış politikalar olduğudur. Ama biz, halk, Suriye devrimi, Amerikalılara veya herhangi bir komşu ülkeye güvenmiyoruz. 10 yıldır bu devrimin tek başına doğduğunu ve tek başına kalacağını ve tek başına fethedeceğini biliyoruz, Allah’ın izniyle.

2011’de yola çıkan Muhammed Colani ile, Suriye’de bir halk devrimi gerçekleştirdiğini söyleyen Komutan Ahmet Hüseyin El-Şara arasındaki farklar ufak ufak ortaya çıkarken, yaşanan dönüşüm de herkes tarafından yakından izlenmekte.

Şimdi sorulacak soru ise; bir halk hareketi ile Suriye coğrafyasında doğan bu yeni liderin geçmiş bağlantıları, akrabalıkları, gelecekte komşu ülkeler ile coğrafyada egemen olmak isteyen ülkeler ile ilişkilerini nasıl yöneteceği olacaktır?

El Şara’dan Colani’ye Yeni Bir Lider mi Doğuyor
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.