1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile başlayan süreçte; askeri, iktisadi ve siyasi birçok sıkıntı yaşayan Devleti Aliyye, bunları aşmak ve devlet içerisinde görülen bozulmalardan kurtulmak adına bazı yeni tedbirler almaya çalışsa da, hiçbirisi 1789 yılında tahta oturan III. Selim’in yapmaya çalıştıklar kadar etkili olmamıştır.

III. Selim, devletin kurtuluşunun, Avrupa örnek alınarak her alanda köklü yenilikler yapılmasından geçtiğine inanmakta ve devletin içerisinde bulunduğu durumu ciddi reformist adımlarla güncellemeyi hedeflemiştir. “Nizamı Cedid” olarak adlandırılan bu ıslahatların gerçekleştirilmesinde devletin ileri gelenlerinin görüşünü alarak ıslahatlara onları da ortak etmeyi düşünmüş, bu nedenlede devletin ileri gelenlerini bir araya toplayarak onlardan birer layihayı (rapor) kendisine sunmalarını istemiştir.
İşte bu noktada hazırladığı raporlar ve raporlarındaki başarılı tespitleri ile karşımıza Ebubekir Ratıb Efendi çıkıyor. Ratıb Efendi Kastamonu’nun Tosya ilçesinde doğmuş ilk eğitimini orada aldıktan sonra, Amedi Kalemime girerek burada hem çalışmış hem de eğitim almıştır. Amedi kalemi; Devleti Aliyye adına yabancı devletlere gönderilen tüm yazıların (mektup, antlaşma vs) kaleme alındığı ve saklandığı devlet dairesidir ve Divân-ı Hümâyûnun en önemli kalemlerinden birisidir.

Ratıb Efendi; Amedi Kalemine girmesi sayesinde Arapça ve Farsçayı çok iyi bir şekilde öğrenmiş ve buraya gelen yabancı elçiler vasıtasıyla da başka dilleri de öğrenme fırsatı elde etmiştir. Çok iyi bir şekilde hat icra eden Ratıp Efendi, bu marifeti sebebiyle III. Selim’e şehzadelik yıllarında talik hocalığı yapmış ve bu şekilde şehzade ile tanışma fırsatı bulmuştur. Özellikle elçilik dönemimde hazırladığı raporlar, III. Selim’in ıslahat hareletine önemli ölçüde ışık tutmuştur.
1787-1791 Devleti Aliyye ile Avusturya arasında süren savaş Zistovi Antlaşması ile sona ermiş ve antlaşmanın bir maddesi gereği olarak devletler karşılıklı olarak birbirlerine birer elçi göndermesine karar verilmiştir. Bu bağlamda Devleti Aliyye’nin Nemçe elçisi olarak Ebubekir Ratıb Efendi gönderilmiştir.
Tarihin derin dehlizlerine çok dalmadan konumuza hızlıca gelelim.
Ratıb Efendi elçilik sürecinde, ekonom, sosyal hayat ve devlet düzenini yakından incelemiş, Avrupa’da Fransız İhtilalini hazırlayan şartları gözlemlemiş ve bu konularda raporlar hazırlamıştır.
Yaklaşık 250 yıl önce hazırlanmış olan raporlardaki başlıklara ve içeriğine gelin birlikte bir göz atalım;
Halkın Refah ve Düzeni
Avrupa devletlerinde vergi veren, yasalara uyan kişiler çok önemsenir ve herkes tarafından onlara saygı gösterilir. Hiç kimse bu kişilere kötü davranmaz. Bu kişiler istedikleri her şeyi yapabilme özgürlüğüne sahiptirler. Ne isterlerse giyerler, nereye isterse giderler.
Avusturya Devleti’nde resmi olmayan zamanlarda herkes eşittir. Kimsenin kimseden üstünlüğü yoktur. Herkes aynı arabaya biner. Resmi zamanlarda ise krallar, halk ve askerler birbirinden farklıdırlar. Hatta kralların ve prenslerin giysileri ve ayakkabıları bile farklı olur. İster resmi zamanda olsun ister resmi olmayan zamanda olsun herkes kanunlara uymak zorundadır. Yani kanunlara itaat önemlidi
Avusturya Devleti’nin kasabalarında sanatkârlar bulunur ve onlara “Burgazo” derler. Bu kişilerin ev ve arazileri olmadığından vergileri de yoktur. Kasabalarda bu sanatkârlara çok saygı gösterilir. Kasabalardaki zengin kişilerin bile onlara karışmaya hakkı yoktur. Karışırlarsa şikâyet edilirler. Yani sanatkârlar kasabalarda serbesttirler, kimse onlara karışamaz. Bu yüzden kasabaların çoğunda bu sanatkârlar bulunur
Köyler
Avusturya Devleti’nde köyler, krallar, prensler veya beyzadeler tarafından tarıma ve ticarete uygun yerlerde kurulur. Eğer köy kral tarafından kurulursa münasip bir yer bulunur ve köyün bütün masrafları devlet hazinesinden karşılanır. Kral tarafından kurulan köye yerleşmek isteyenlere de bütün kolaylıklar kral tarafından sağlanır (bir hane, otuz dört dönüm tarla, tava, tencere, kap, kacak, çift için iki beygir, ziraaata lazım olan takım vs. hepsi kral tarafından karşılanır) ve on sene boyunca bu kişilerden vergi alınmaz.
Fakat bu köylerde yaşamak isteyenler 104 gün kralın emrinde hizmet etmek zorundadır. Bu 104 günün 54 günü beygir ile hizmet edecek, diğer günler eli ve ayağı ile görülecek işlere hizmet edeceklerdir. Köyde yaşayanlar çifti beygirler ile sürerler. Eğer köyde yaşayan kişi ölürse, herşeyi evlatlarına ve akrabalarına miras kalır. Devlet bunlara el koymaz. Kısacası halk bu konuda madur edilmez. Halkın ihtiyaçları kral tarafından önemsenir
Mahkemeler
Avusturya Devleti’nde kurulmuş olan mahkemelerde dini kurallar uygulanmaz, yani şeriat yoktur. Hazreti İsa Aleyhisselamın vazı ettiği dini kurallardan sadece nihah ile ilgili olan kural kalmıştır. Miras konusunda da dine ititbar etmezler. Kral için bile dini kuralları uygulamazlar.
Dinden bahsederler ama uygulamada bunu göstermezler. Bu mahkemelerdeki kurallar başa gelen her kral zamanında değiştirilebilirler. Yani esnek ve değişebilir kuralları vardır. Katı ve kalıcı kuralları yoktur. Değiştirildikleri zamanda da dini kuralları uygulamazlar, öncelik dünyevi kurallardadır.
Fukaralar
Avrupa devletlerinde sağlam olan (eli ayağı tutan, gözü gören) insanı başıboş bırakmazlar, mutlaka o insanın yeteneğine göre bir iş verirler. Eğer bir insanın hiçbir yeteneği yoksa o insana tarlada rençberlik verirler ya da iş yerlerinde bir iş verirler. Kısacası Avusturya Devleti’nde sağlam bir insanın çalışması esastır.
Devlet insanların çalışmasına önem vermektedir. Avusturya Devleti’nde çalışamayacak durumda olan kişiler de düşünülmüştür. Onlar için her kent ve kasabalarda özel kalemler ve yardım sandıkları kurulmuştur. Bu kişilere Avusturya Devleti’nde her zaman yardım edilir
Hazine
Hazinenin çoğaltılması, masrafların azaltılması, halkın yaşam düzeyinin yükseltilmesi önemli bir konudur. Bu konuya da “Politika” denir. Bu konu Nemçe (Avusturya) Devleti’nde çok önemsenir. Fakat Osmanlı Devleti ve diğer Müslüman devletler, Nemçe Devleti’nde var olan bu ilime itibar etmezler. İslamda bu bilime dair kitap yoktur.
Nemçe Devleti’nde ise politika bilimine dair birçok kitap yazılmıştır. Hatta Nemçe (Avusturya) şehrinde “Asya Akademisi” diye anılan ve Türkçe, Arapça ve Farsça dillerinde öğretim yapan bir politika okulu bile vardır. Elçi davet edilmesi üzerine bu okulu gezdiğini anlatmaktadır. Burada verilen eğitimler İslama mahsus dillerde yapıldığından, öğrenciler hem mağrifetlerini göstermek hem de Ebubekir Ratıp Efendi’ye ikram olması için Türkçe, Arapça ve Farsça dillerle yazılmış kitaplardan metinler okumuşlar. Ebubekir Ratıp Efendi de bu ikrama karşılık yanında getirdiği İbn-i Haldun’un Mukaddimesi ile İhtilaf-ı Ala-î, Ahlak-ı Nasîrî ve Muhsini isimli kitapları hediye etmiş
Ratıp Efendi’ye göre bir ülkenin güçlenmesi ve gelişmesi için şu hususlar gereklidir:
- Disiplinli bir ordu
- Devletin hazinesinin iyi kullanılması (hazinenin boş kalmaması, dolu ve düzenli olması).
- Devletin ileri gelenlerinin becerili olması (doğru, itaatkâr ve işini bilen kişiler olması).
- Reayanın güvenli, huzurlu olması ve refah içinde yaşaması için gereken düzenin kurulması.
- Gereken düzen kurulduktan sonra da diğer devletlerle iyi ilişkilerin kurulması
Vergiler
Avusturya’nın temel vergisi; arazi ve emlak vergileridir. Mısır, bakla, börülce, nohut yulaf vs. hububat ile üzüm, elma, armut vs. meyveler ve ormanlarda bulunan hayvan, çayır, bağ, bostan gibi yerlere gerek kişizadelerden gerekse fukara ve halktan kim bunlara sahip olursa, onlardan % 12 rüsum ve vergi alınır.
Toprak üzerinde sabit olan han, hane, mağaza ve dükkândan dahi % 12 rüsum ve vergi alınır
Devletten maaş alanların maaşları 2000 fiyorentten aşağı ise % 5 fiyorent, eğer maaşı 2000’den fazla ise % 10 fiyorent vergi alırlar .
Sefer zamanında vergilerin 2-3 katını almak kralın adil ve insafına kalmıştır. Savaş durumuna göre savaşın ilk senesinde alınan verginin 0,5 katı, savaşın ikinci senesinde alınan verginin bir katı ve savaşın üçüncü senesinde alınan verginin 3 katı vergi almak kralın elindedir
Esnafın her birinden senelik kârına göre her senenin başında bir vergi alırlar. Mesela bir adamın bir senelik kârından, ailesinin masraflarını karşıladıktan sonra vergi alırlar
Ticaret
Avrupa devletlerinde her devlet kendi ülkesinde imal ettiği malları kullanmaya özen gösterir, imkânlarınca yabancı malları kullanmazlar. Böylece devlet yabancı memleketlere ihtiyaç duymaz. Ülkenin geliri de ülkede kalır ve iş yerleri günden güne gelişerek halkın refahı artar
Eskiden Prusya Devleti kumaşı imal etmeyip dışarıdan satın alırken, bundan önceki Prusya kralı kumaş imalathaneleri açarak ve başka ülkelerden ustalar getirerek kumaşı imal etmeye başlamıştır. Şimdiler de ise başka ülkelere kumaş satmaktadır
Döneminin önemli aydınlarında Ratıb Efendi hazırladığı Nemçe Sefaratnamesi ile III. Selim’in yapacağı ıslahatlara ışık tutmuş olsa da, liyakatsız yöneticilerin olduğu her ortamdaki gibi; III. Selim’e yakın olan ve aydınlanmaya karşı çıkar odaklarının kulis çalışmaları sebebiyle, III. Selim’in emri üzerine Kaptan-ı Derya Küçük Hüseyin Paşa tarafından Rodos’ta idam edilmiştir.
Aradan geçen 250 yıla rağmen hazırlamış olduğu rapordaki tespitlerin temel felsefe anlamında geçerliliğini koruduğunu ve çıkar odaklarının ayağına basan tüm aydınların başına gelen ortak sona ilişkin bir şey değişmediğini görmenin verdiği hüzünle, yazıma Mevlana’nın bir sözü eşliğinde son vermek istiyorum.
“İnsanın ilim ve edebi, en büyük varlığıdır; Eskimez, çürümez, kaybolmaz.”
Kalın sağlıcakla.
Yorumlar kapalı.