featured
  1. Haberler
  2. Dünya
  3. Aldım Verdim Ben Seni Yendim! Yeni Dünya Düzeninde Rol Mücadelesi

Aldım Verdim Ben Seni Yendim! Yeni Dünya Düzeninde Rol Mücadelesi

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Çocukken mahalle maçlarında kadro oluştururken ilk seçim yapacak olan tarafın seçimi için kullanılırdı bu oyun;

Aldım verdim ben seni yendim!

Oyunu kazanan, birinci ve üçüncü seçimi yapacak olması sebebiyle maça her zaman az da olsa avantajlı başlardı. Ama diğer taraftan maçların keyifli oynanabilmesi için de en mantıklı takım oluşturma yöntemlerinden birisiydi.

Şimdi bunun dünya düzeni ile ne alakası var dediğinizi duyar gibiyim. Durun şimdi tam da oraya geliyorum…

İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan iki kutuplu dünya düzeni ile birlikte bu kutupların karşı karşıya gelmesini önlemek üzere Birleşmiş Milletler ve NATO, Varşova Paktı gibi çok uluslu örgütler kurulmuş ve elden geldiğince her iki kutubun da sıcak temas etmemesi için azami çaba sarf edilmişti.

SSCB’nin dağılması ile değişen eski dünya düzeni, çok değil 20 yıl sonra Çin’in dünya sahnesine çıkması ve başat oyuncu rolüne bürünmesi ile birlikte tekrardan çift kutuplu bir düzene evrilmeye başladı.

Eski düzende AB ve ABD karşısında Rusya varken, bu yeni düzende AB ve ABD karşısına Çin-Rusya-İran üçlüsü çıktı. İlave olarak da Çin-Rusya-İran üçlüsü ticari olarak da kutuplaşmayı sağlayabilmek için BRİCS gibi örgütlenmelere gitti.

Peki eski kutuplaşma ile yeni kutuplaşma arasında ne fark var derseniz, işte düğüm de orada oluşuyor. Cevap net; ticari geçişkenlikler ve onun getirdiği bağımlıklıklar.

Kendi içine kapalı ve yeni dünya düzenine entegre olmayan SSCB’nin diğer kutup ile ticari ilişkileri çok kısıtlı kalırken, yeni kutuplaşan dünya düzeninde ABD-AB tarafına karşı Çin-Rusya-İran tarafı arasındaki ticari ilişkiler birbirine göbekten bağlı denebilecek kadar karmaşık bir hale geldi.

Ve işte çözülmesi gereken düğüm de burada ortaya çıktı.

TİCARİ GEÇİŞKENLİKLER VE BAĞIMLILIKLAR

Pandemi ile Çin üretiminin durması sonra dünyanın yaşadığı tedarik zinciri şoku, arkasından Ukrayna-Rusya savaşı ile gelen enerji krizi, İsrail,İran gerginliği ile devreye giren Husilerin Babul Mendeb Boğazında yaptıkları saldırılar ile yaşanan yaşanan Suveyş Kanalının kullanım oranının düşmesi ve navlun bedellerinin artması sorunu derken kutupların savaşı ekonomik dengeleri yerle yeksan etmeye devam etti.

İşte ilk çift kutuplu dünya düzenindeki krizlerin, şimdiki krizlerden farklı olmasının ana sebebi de bu…

Her iki taraf da globalleşen dünya düzeni içerisinde hammadde, üretim, pazar ve lojistik konularında birbirine bağlı. İşte tam da bu sebeple Üçüncü Dünya Savaşı Ekonomik bir şavaştır diyorum. Çünkü bağımlılıklar üzerinden yürütülen bir mücadelenin maliyeti her anlamda mermi atmaktan ucuz olacaktır.

Buraya kadar maçta oynayan kadrolar belirlendi, peki takımlarda yer almayan iyi topcular ne olacak; Hindistan, Türkiye gibi tarafını net olarak belli etmeyen yeni oyuncular ile, eskiden gizli forvet olan ama şimdi sahalarda boy göstemek isteyen İngiltere ve Fransa ve artık yaşlanan ama hala formunu koruyan sahalara dönmek isteyen veteran oyuncu Almanya…

Taraflar karşılıklı geçti ve başladılar saymaya; Aldım verdim ben seni yendim;

  • BRİCS içerisinde yer alan ve gelişmekte olan ülkeler içerisinden en çok ilgi çeken Hindistan tam bir denge politikası izliyor. ABD’nin Rusya’nın hayalet filosuna ilişkin yaptırımları sonrası, eğer yasaksa sorun değil ben üretimime bakarım, bana enerjiyi satan Rusya mı Ortadoğu mu beni ilgilendirmez, çarklar dönsün yeter diyen, Tesla ile anlaşma yapmak üzere adımlar atan ama BİRCS’te da varlığı ile diğer kutuba göz kırpan Hindistan şu an takımların en gözde topçusu olma yolunda.
  • Esasında Truncu Devrim ile 2004 yılında ilk konuşulmaya başlanan ama Ukrayna -Rusya savaşı ile net olarak etkileri hissedilen Avrupa’nın enerji bağımlılığı sorunun şu an için en ekonomik çözümü olan TANAP Projesi ve buradaki Türkiye’ni rolü git gide önem kazamaya başlıyor

Yine TANAP Projesi ile bağlantılı olarak Suriye’de kurulmaya çalışılan denge ve paralelinde yine Avrupa’nın bağımlılığına çözüm ve alternatif üretece Katar enerjisinin nakli sürecinde Türkiye önemli bir rol üstlenmeye adaydır.

Hammadde ve mamul maddenin pazar, üretici arasındaki lojistiği için en ekonomik rotalardan birisinin Türkiye üzerinden geçiyor olması da Türkiye’nin bu kutuplaşma içerisinde sorunların çözümüne ilişkin oynadığı rolün önemini bir kat daha artırmaktadır

  • Avrupaya geldiğimizde ise işte burada oyun biraz daha karmaşıklaşıyor. Sıra ile konuları anlatmaya çalışayım
    • Trump’ın birinci döneminde NATO üyesi ülkelere GSYİH’nın %2 sinin savunma sanayiye ayırmalarına yönelik baskısına rağmen ülkelerin tepkisiz kalmasından rahatsız olan Trump ve ABD, Rusya sayesinde bunun çözümünü bulmuş/yaratmış oldu. Kronoloji söyle gelişti
      • 27 Şubat tarihinde İngiltere Başkanı Starmer ABD Başkanı Trump ile görüştü ve İngiltere’nin Avrupa’ya uygulanacak tarifelerin dışında bırakılacağını açıkladı
      • 28 Şubat tarihine Ukrayna Başkanı Zelensky ile ABD Başkanı Trump arasında tam da ekranlar önünde bir tartışma yaşandı
      • Mart ayı başından itibaren Trump Putin ile safları sıklaştırdı ve barış görüşmelerinde Rusya leyhinde açıklamalar yaptı ve ABD’nin NATO’dan çıkabileceğine ilişkin söylemler yüksek sesle seslendirilmeye başlandı
      • 4 Mart Macron, Starmer ve Trump telefonda görüştü.
      • İngiltere’de Ukrayna konulu liderler zirvesi yapıldı, bakınız fotoğragtaki ön sırada ve merkezdeki iki lidere (!)
      • Avrupadaki ülkeler savunma harcamalarını artırmaya karar verdiler ve ard arda ülke meclislerine bu konuda yeni bütçe teklifleri geldi:
    • Avrupa’ya en çok silah satacak olan ABD menşeili şirketler olacağı, Rusya gazının alternatifi olarak taşımalı doğal gazın ABD tarafından Avrupaya sağlandığı ve Türkiye üzerinden bir enerji koridoru açılması durumunda ise başta Exxon Mobil (ABD) arkasından da BP (ingiltere) ve Total (Fransa)’nın bu pastadan pay alacağı dikkate alındığında, Rusya korkusu ile Fransa ve İngiltere etrafında konsolide edilmiş bir Avrupa senaryosunun ABD için en güzel alternatif olduğu gerçeği yadsınamaz.
  • AB’nin Çin’e uygulama kararı alınan ambargo hakkında tek çatlak ses çıkartan Almanya’nın Netanyahu hakkında BM’de alınan tutuklama kararını uygulayacağını açıklaması ve son olarak da şansölye olması beklenen CDU lideri Friedrich Metz’in Zelensky-Trump atışmasına ilişkin açıklamaları gibi gelişmeler, geçmişte hiç yorum yapmayan müttefik olarak görülen Almanya yerine artık ABD’yi AB’de yeni bir ortak arayışına itti.

Her birisi kendi özelinde bir kitap konusu olan ve buraya kadar sadece özetlemeye çalıştığım gelişmeler çerçevesinde artık taraflar kadrolarını zenginleştirme yarışına giriştiler. Bu yarış içerisinde Avrupa sahnesinde İngiltere ve Fransa zaten net olan taraflarını biraz daha belirginleştirdir. Şimdi sıra en kritik iki oyuncuya geldi. Hindistan ve Türkiye

Üçüncü Dünya Savaşının ekonomik bir savaş olduğu, bağımlılık sorununu çözemeyen tarafın her zaman maçı bir kişi eksik yürüteceği ve Türkiye’nin özellikle Avrupa’ya hem enerji hem de malzeme lojistiği açısından sorunun en ekonomik çözümünü sunduğu gerçeğinden yola çıkarsak;

Özellikle Avrupa Türkiye’yi kendi takımında görmek isteyecektir.

Türkiye hangi tarafta olursa olsun içinde yer alacağı takım kazansa da kaybetse de maçtan uzun vadede kazançlı çıkacağı aşikardır.

Sorun hangi tarafta yer alırsa daha karlı çıkacağı sorusunun cevabıdır?

Aldım Verdim Ben Seni Yendim! Yeni Dünya Düzeninde Rol Mücadelesi
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.