featured
  1. Haberler
  2. Pazar Yazısı
  3. İçimizdeki O Kara Nokta: İnsan Neyi Arıyor?

İçimizdeki O Kara Nokta: İnsan Neyi Arıyor?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
file-E3TTGgQh1tdiauuKJGpSN1

İnsan topraktan yaratıldı. Çamurdan, sudan, belki de içimizde hâlâ çözülmemiş bir sırla. Acaba o çamurun içinde, yoğrulduğumuz anın içinde bir his mi vardı? Bir eksiklik mi? Bir bilmece mi?

Bütün büyük eserler bir acının içinden doğmuş. Mesnevî’de ney, kamışlıktan koparılmanın acısıyla inler. Michelangelo’nun “Esir” heykelleri, taşın içinden çıkmak isteyen ama hep yarım kalmış bedenleri anlatır. Edvard Munch’un “Çığlık” tablosu, içimizdeki sessiz ama yankılanan kaygıyı fırçalarla resmeder. Dostoyevski, Kafka, Van Gogh… Hepsi bir sancının içinden konuşmuş. Peki neden?

Belki de içimizde anlatılmak isteyen bir şey var. İçimize işlenmiş, bizi insan yapan bir kara nokta. Bir boşluk. Ve sanat, edebiyat, müzik, felsefe… Hepsi o boşluğu doldurmaya çalışıyor. Ama ne kadar yazsak, çizsek, yontsak da o eksiklik tamamlanmıyor.

Halil Cibran der ki:
“Sevinciniz, maskesini düşürmüş kederinizdir.”

Belki de acı, yaradılıştan gelen bir hatıradır. Toprağın hafızasından kalan bir iz. Çünkü insan, topraktan yaratılmış ama ruh üflenerek tamamlanmış bir varlık. Yani toprak kadar ağır, ruh kadar hafifiz. İkisi arasında sıkışmışız. Acaba anlatmaya çalıştığımız şey, içimizde bir yerde gömülü olan o toprak mı? O ilk çamur mu?

Bir Ney’in Hikâyesi

Bir neyzenin anlattığı eski bir hikâye vardır:

Bir gün bir derviş, çarşıda bir neyciye rastlar. Ney ustası, kamışları tek tek eline alır, eğip büker, seslerini kontrol eder. Derviş sorar:
“Neden her kamışı almıyorsun da bazılarını ayırıyorsun?”

Usta gülümseyerek cevap verir:
“Her kamış ney olmaya dayanamaz. İçinde yanmaya hazır olanı seçmek gerekir. Ney olmak için sadece koparılmış olmak yetmez; içinin de boşaltılması, ateşte pişmesi ve delik delik açılması gerekir. Ancak o zaman içindeki sesi duyurabilir.”

Derviş başını sallar ve uzaklaşırken içinden geçirir:
“İnsan da böyle değil mi? İçindeki sesi duyurabilmesi için önce yanması, boşalması, sınanması gerek…”

O Yüzden mi İnsan Acısını Uzun Uzun Anlatır?

İnsan, acısını anlatırken uzun uzun konuşur, dallandırır, budaklandırır. Ama mutluluğunu sadece üç kelimeyle geçiştirir: “Harika bir gündü.” “Çok mutluyum.” “İyiyim.”

Çünkü acı, insanın içinde bir boşluk açar. O boşluğu doldurmak için anlatır da anlatır. Acı, kök salar. Mutluluk ise bir çiçek gibi açar ve solar.

Ney’in içi boşaltılmadan sesi çıkmaz ya hani, insan da içindeki eksikliği anlatmadıkça rahat edemez. Belki de içimizde anlatılması gereken bir yara var. Ve bu yüzden en uzun hikâyeler, en unutulmaz eserler hep bir sancıdan doğuyor.

Mutluluk hafif gelir insana. Ama acı, bizi derinleştirir.
Ve belki de o yüzden, anlatılmaya en çok acı değer.

İçimizdeki O Kara Nokta: İnsan Neyi Arıyor?
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.