Aranan Adam Olmak
Başlık zaten kendini anlatıyor ama, bazen insan der “bir defa daha anlatır mısın”. Hay hay dersin, bir daha anlatırsın, yetmez bir daha anlatırsın. Fakat karşındaki niyet olarak seni anlamak için sormuyordur o soruyu. Senin açığını bulmak için soruyordur. İşte tartışmaların kritik noktası çoğu zaman bu noktalardır. Karşındaki sana hangi niyetle yanaşıyor. Çünkü her görüşün bir miktar dahi olsa haklı yanı vardır.
Sakin kalan insan kadar harekete geçen insan da önemlidir, rahat insan kadar gergin insan da gereklidir. Çünkü hayatın akışı olağan değildir. Bizler planlarımızı hep olağan akışa göre yaparız, ama her zaman bir aksilik çıkar. Yolda olmayacak işler olunca, sisteminizin komple çökmesinden ziyade, önemli olan oyunda kalabilmenizdir. Çünkü oyunda kalabilmek size mücadele etme şansı tanır. Diğer ihtimalde siz sadece verilene razı gelirsiniz ve verileni kabul etmeyeceğiniz noktaya kadar baskıda kalırsınız.
Her ihtimalin haklı olacağına inanmak sizi 2 şeyden korur;
1-Görüşlerinize körü körüne bağlanmazsınız.
2-Her ihtimale hazırlıklı olursunuz.
Bunu siyasetçiler üzerinden örnek vereceğim ama insan kendisine de yapar bunu. Kendi tarafını veya kendisini daha çok inandırıp, konsolide etmek için karşı tarafı şeytanlaştırır. Bu eğer sayıca fazlaysan oldukça işe yarar bir yoldur ve dereyi geçtirebilir sana. Fakat gelecekte olası -karşı ihtimalle işbirliği- ihtimalini silmiş olursunuz. Ekstra olarak olası sayı azlığında sizde kaybedersiniz. Sayı azlığında direkt oyunun dışında başlarsınız.
Şahin-güvercinde yaşanan durumun aynısıdır bu aslında. Fakat şahin-güvercin arasında hangi anlarda şahin hangi anlarda güvercin olabileceğini bilen biri zaten hayatta aranan adam olarak sahnede yer alır. Kolombiya’da uyuşturucu ticareti yapar, Gröland’da balıkçı olur, Arabistan’da petrol bulur, Türkiye’de de bir şeyler yapar.
Bence mevzu oyunun içinde kalabilmek.
Yorumlar kapalı.