Saray Matbaa (#SAMAT) hisseleri üzerine yapılan spekülasyonlar ve şirket yönetimiyle ilgili tartışmalar, dikkatleri yeniden şirketin iç dinamiklerine çevirdi. Özellikle Ali Keleş’in Pursaklar’daki değerli bir binayı diğer ortakların rızası olmaksızın sattığı iddiaları, küçük yatırımcılar arasında büyük bir endişe yarattı. Bu satışın, bilançolara tam olarak nasıl yansıdığı, ne kadar gelir elde edildiği ve bu gelirin şirkete mi yoksa bireylere mi aktarıldığı konusunda önemli belirsizlikler mevcut. Şirketin bilançosunda kritik bir rol oynayan bu gayrimenkulün satışı ile ilgili sorular ise yanıtsız kalıyor.
Raşit Kuru’nun Mücadelesi ve Yargı Süreci
İmtiyazlı ortaklardan Raşit Kuru, söz konusu satıştan yıllar sonra haberdar oldu ve bu durumu yargıya taşıdı. Ancak Kuru, tüm çabalarına rağmen yargıdan ve SPK’dan bir sonuç alamadı. Bu durum, diğer ortaklar ve küçük yatırımcılar için endişe verici bir tablo çiziyor. Zira, Kuru’nun dahi sonuç alamadığı bir süreçte, küçük yatırımcıların haklarını nasıl savunabileceği ciddi bir soru işareti.
Kritik Sorular Yanıt Bekliyor
Bu satışla ilgili pek çok soru hâlâ cevaplanmayı bekliyor:
• Bu bina kaça satıldı?
• Satış işlemi öncesi zorunlu bir ekspertiz yapıldı mı?
• Satış bedeli bilançoya tam olarak mı yansıtıldı, yoksa eksik mi kaydedildi?
• Ali Keleş ve ailesinin hesaplarına yatan paralar daha sonra şirkete geri mi verildi?
• SPK ve bağımsız denetim şirketi bu satıştan haberdar mıydı?
Bu soruların netleşmemesi, şeffaflık ilkesine büyük bir darbe vuruyor. Özellikle satışın KAP’a yıllar sonra bildirilmesi ve SPK’nın bu gecikmeye yönelik herhangi bir yaptırım uygulamamış olması, kurumsal yönetim ilkelerinin ne kadar işlediği konusunda ciddi soru işaretleri doğuruyor.
Abdurrahman Yıldırım’ın Rolü ve SPK İddiaları
Süreçte en dikkat çeken bir diğer isim ise büyük ortaklardan Abdurrahman Yıldırım. SPK’nın ifadelerine göre, Yıldırım “birlikte hareket etmek suretiyle usulsüz elde ettiği” hisseleri küçük yatırımcılara yüksek fiyatlardan pazarlamakla suçlanıyor. Bu süreçte Yıldırım’ın Ali Keleş’in satışından haberi olup olmadığı ise belirsiz. Eğer haberi vardıysa, bu spekülatif hareketlerin ardında daha büyük bir organizasyon mu var? Yoksa Yıldırım da bu süreçte yalnızca kendi çıkarlarını mı kolladı?
Küçük Yatırımcılar İçin Adalet Arayışı
Tüm bu gelişmeler ışığında, küçük yatırımcılar ve diğer ortakların haklarının nasıl korunacağı büyük bir muamma. Ali Keleş’e “Bu para ne oldu?” diye sorulacak mı? SPK ve diğer denetim mekanizmaları bu süreçte nasıl bir rol üstlenecek? Yatırımcıların haklarını savunabilecek güçlü bir mekanizma olmadan, bu tür olayların tekrarlanması kaçınılmaz görünüyor.
Yorumlar kapalı.